esasen tırt bişi söylüyorum.. farkettiğin kadar varsın diyorum..
hani şu divan edebiyatı vardı ya lisedeyken okunan.. bülbül , gül ilişkisi metaforlar filan..
biz şayet , bilmeseydik bülbülün neyi sembolize ettiğini.. şiiri bildiğin bülbül bildiğin güle yanık filan diye okusaydık o zaman da mana çıkacaktı.. sonra hocalar allahtan söyledi neyin neyi sembolize ettiğini de , çıkacak manayı derinleştirdik..
hocaların söylemediği bi dolu şey var.. misal bi kitap okuyoruz bi film izliyoruz ,ordan sayfalarca çıkarım yapıyoruz.. al işte bu misal algının eseri değerlendirmedeki yerinden öte , algının eserin değerini arttırmasına örnek..
yazar belki de düşünmedi bizim kadar o kitabı yazarken.. bizim manalandırdığımız "hmm burda bunu sembolize etmiş " dediğimiz şeyleri farketmedi bile belki..
misal lost'taki her detay aslında biz farkedelim diye yapılmadı.. biz farkedince , manalandı..
aklım karıştı ..
bi eser , okuyanın algısıyla değerlenir diyeceğim odur..
kimisine , "yağmur yağıyo mutlu oldum " cümlesi , evet yağıyo ve hefe mutlu'yu anlatırken , kimisi "demek hefe yağmuru seviyo , yağmur yağacağı belliydi bulutlar kararmıştı , yarına da yağar mı , barajların durumu nolur" vs.yi düşündürür.. ezel yani , onun aforizmalarını yorumlayan , her lafı evirip çeviren bi adam için hayatın dizisiyse , "ee yüz değiştirme operasyonu kumar intikam" diyen adam için tırttır..