2004 mayıs ayından bu yana beşiktaş taraftarının çektiği eziyeti tanımlayan fiil. yıldırım demirören'in başkan olması ile birlikte 1 lig şampiyonluğu, 3 türkiye kupası alındı. başarı olarak nitelendirilebilir bunlar.. peki ya başarısızlıklar?
kaç tanesi ne kadar yarar sağladı peki? tartışılır, geçelim. real madrid'i şampiyon yaptıktan sonra transfer edilen vicente del bosque, 10 hafta sonra kovuldu ve cas'tan küsküyü yedi beşiktaş. yerine getirilen rıza çalımbay ile de bir şekilde yollar ayrıldı. nevio scala, kürdancı jean tigana, ertuğrul sağlam ve sonunda mustafa denizli!
kader mi bu? kapalı'da bulunan beşiktaş yazısının üstünde masmavi telekom yazısı ile uyandık bir gün. sonra sesler çıktı biraz, zorla eski halini aldı tribün. tam orijinali olmasa da beşiktaş yazısı yerinde kaldı. belki de mavi ekranların ilk habercisi idi bu telekom olayı.
yıldırım demirören beşiktaş'ı kendisine borçlandırdı. 'ben bu koltukta oturduğum sürece mustafa denizli bu kapıdan giremez' dediği adamı beşiktaş'ın başına getirdi. 6 tane teknik direktör, 61 futbolcu. şimdi de deniyor ki; transfere gerek yok! transfere gerek yoksa bu sezon şampiyonluk mucize olur. türkiye kupası'ndan aciz bir şekilde elendi takım. hadi bunun sorumlusu ben olayım, taraftar olsun. mustafa denizli olmasın. 16 haftada atılan 17 golün(hükmen galibiyet golleri sayılaz) sorumlu kim? bu takım bu sezon ligde yaptığı 16 maçta hiç bir zaman 2 hafta üstüste aynı kadroyla çıkmadı. ben dalga geçtim kendi çapımda. mutsuzluktan eğlence çıkarmak adına: mustafa denizli ile şans topu dedim. inanmayan baksın tek tek 17 haftanın kadrolarına! araştırın, kendiniz görün kadroları. belki yanlış yazmışımdır da kadro değişmemiştir bir haftalığına!
allaha şükür öküz değil, herşeyin farkındayız. kafamızın içindeki beyni kullanabiliyoruz. tribünün ortasını boşuna açık bırakmıyoruz, boşuna numaralıya el sallamıyoruz!
edip akbayram'dan özür dileyerek söylüyorum ki; biz artık motorları mavi ekranlara sürüyoruz.