ne elem işitmek terk-i diyar ettiğini;
münevver aleme bu aşağı âlemden,
bir daha işitilmeyecek bu fani beldede,
nârin sesin letafetle dillendiren
bal misali usul usul süzülen hikmeti.
ve de görülmeyecek kelimeler, dökülen ulu kalemden
onlarca yıldır ısrarla gözlerin idrak ettiği
gözler ki teşne, saçılan hikmet incilerine.
hani bir dem kâbeyi tavaftayken,
gezinirdik bir dem firuze isfahan camileri içre.
tazimdeyken marakeşli velileri,
ol dem yürürdük zikirle
gözden ırak kutlu beldelerde.
yüce şânınâ ol zât'ın selâm ederken,
her daim mübarek yerlerdeki kâhire'deki,
doğudan batıya uzanan kıtalar üzre.
bu kıvançlı anlar kalıp gitti mazide,
elem doldu yüreğim terk-i diyarını işitince.
yine de uzun ömrünü anmalı,
bir ömür çok bereketli,
ırak ve yakından ruhları besleyen
bir ömür, yüklü manevi meyveyle.
gittin, ancak söz ve hayalin geride
kalp levhamıza, ruh gözümüze hakkedilen.
ey allah dostu, rahmet kapısı açık olsun sana her daim,
kevser yanında buluşalım eğer dilerse,
nihayetsiz cemalî idrak için,
dostun veçhesinin kamaştıran görkemini.