Ağır bir sızı var bende bu aralar... içimde yazmadığım yanık, yamalı mektuplar var... öyle ki ne istanbul kaldı gözümde ne nefes alma sevdası. Şükretmeyi unutur gibi koptum yaşamdan, yokluğun ölüm gibi geldi bana...
"nihayet" diyerek aldıklarımız hayatımıza, nasılda kandırmışlar bizi, nasılda yalanlarmış inandığımız tüm gerçeklerimizin içinde... sende yanılttın beni, kalbimde çürüttüğüm aşk denen illeti azdırıp gittin... bütün masumiyetimden soyunuyorum artık ve tüm sevişmeleri tuzak sayıyorum... biriktirdiğim kalp kırıklıklarını hediye ediyorum hayata. Sesli harflerle konuşuyorum, sadece sesli harflerle ve en sessiz halimle... susarak ve susayarak gözlerine...
Şeffaf bir beden sunmuştum sana, transparan bir yürek... gör içini, bil ve öyle gel diye... beni inandırdın bizim aşkımızdaki üç yanlışın bir doğruyu götürmeyeceğine ama sen yanlış yapmaya bile izin vermeden sildin tüm doğruları. Bir hayaletmiş meğer her şey, ben aşk sanmışım...
Sana inanmışlığımla sana öyle hazırdım ki, seninle aşka, tutkuya, sevmeye, sevişmeye ve hatta birlikte ölmeye yeniden inanmıştım... ben sevdikçe sen çırpındın, hürriyeti elinden alınmış bir kuş gibi... ben aşk verdikçe senin aşkın gider oldu... senin bana vermediklerin sebep oldu beynimi eşkıyaların basmasına. Senin yüzünden teslim oldum cellata... ipimi çekiyor şimdi canımı acıta acıta ve her adımda ben tövbeler ediyorum, artık aşık bir kadın olmayacağım diye... zehirledin ruhumu, zehirledin yeniden doğurduğum masum tutkumu... bütün masumiyetimden soyunuyorum artık. Azdırma uzakta olsan kalbimi...
Simsiyah bir gece, alabildiğine hırçın... yokluğuna sarılıyorum, son öpüşünü hatırlıyorum, birde ilk ve son olan fotoğrafımızı... bir heyecanın kayboluşunu izliyorum, izlerinde kayboluyorum. Kapkara gözlerimle siliyorum kederimi. artık mutlu ol sevgili sana istediğini veriyorum; simsiyah bir gece, gidiyorum... seni koynumda uyutsam bir daha uyanmazdın, tüm uyanışlara inat gidiyorum... bu mevsimde ve her nefesimde öleceğimi bile bile gidiyorum... bu hayat, bu dengesizlik ağlatacak yoksa beni... yarınım belirsiz, günüm aç, susuz ve her gecem uykusuz kalacak yoksa...
içimdeki yakılası mektuplar, hiç yazılmadılar... ağır sızılı, derin yaralı... artık masum değilim, hele melek hiç değil... sesli harflerle yaşıyorum en sessiz halimle... susarak ve susayarak...
gidiyorum...