karşılaştığımda şok oldum. esprilere konu olan hakkında sayfalarca geyikler döndürülen bir konunun aniden yardımcı erkek oyuncusu olmuştum.
masum bir müzik arşivi incelemesi nasıl böyle bitebilirdi ki. daha da kötü rastlantıları hatırlıyorum evet ama, onları bile mantık çerçevesinde açıklayabilirken, bir insanın böyle bir duruma düşmesi olsa olsa düşülebilecek en alt seviyedir.
ayak sesleri yaklaşıyordu, çaylar hazır gibi yanına bisküvi de ister misin diye sordu. cevap verecek gibi oldum ama ağzımdan çıkan inilti,,, oh tanrım o an çok kötüydüm. saol ya ben sadece çay içeyim dedim. böyle teklifleri çok severim ben. hem beleş hem yemek.. uuu bundan daha güzel bişey ne olabilir ki hayatta. ama şimdi aklımdaki tek şey o gelince vereceğim tepkiydi.
bütün bu düşünceler aklımda sonsuz bir döngüye girdi, gözümün önünden sweetgirl18, coqoprenses, tatli_cadi, esqiqasshar, catlaqqizz@hotmail.com lar bir film şeridi gibi akıyordu. terlemiştim.
böyle durumların en kötü yanı ilk vereceğiniz tepkinin ne olacağıdır. o odaya geldiğinde bakışlarımı ondan kaçırmamam lazımdı, doğal olmalıydım.ama çok zordu. en ufak bir yanlış hareketimde herşeyin farkına varabilirdi. keşke gizleseydin şunları be kardeşim,, ahhh keşke diye iç geçiriyordum.. sıcaklık git gide artıyordu sanki. ulan böyle bir olayı neden bu kadar abartıyorum ki diye düşündüm, altı üstü..... kendimi bir türlü iddia edemedim.
aklıma bunlara nerden ulaştığı, o sırada ne tür bir ruh halinde olduğu geldikçe... düşünsene gugılda kız msn i aratan bi insan. ya da forum sitelerinde arkadaşım emeğine sağlık güzel paylaşım dostum zenci demişsin ama bu kız izmirli...
bir karar vermem gerekiyordu.. odaya geldiğinde her şeyi anlatıp onun bunu neden yaptığını, herkesin başına gelebileceğinden, bunu anlayışla karşılayabileceğimden falan bahsedip kötü günlerin dostu olacaktım.. çok can sıkıcıydı.. ya ağlarsa.. kafasını omzumu koyarsa,, çocukluğundan bahsederse,,, bunu kabul edemezdim.
aklıma parlak bir fikir geldi. kötü bir olay olmuş gibi yapabilirdim. bi akrabamın öldüğünü söyleyebilirdim mesela. nerden anlayabilirdi ki. tanrım çok zekiyim. telefonla konuşuyormuş gibi yapmaya başladım. konuşmalara kulak misafiri olması için bağırıyordum.
birden yerimden fırladım soluk soluğa dedemin amcası ölmüş, cenazenin yıkanması lazımmış, deneyimli olduğum için beni çağırdılar, gitmem lazım dedim. gitmem lazım derken gözlerim sulandı, kendim bile inanmıştım, kafamı yere eğik, bir elimle ağzımı kapadım, arka planda duygusal bir müzik olsa çok şahane bir sahne olabilirdi.
geçmiş olsun dedi. çok üzülmüştü. ya da en az benim kadar iyi bir oyuncuydu. ne zamandan beri ölü yıkadığımı sordu, 6 yaşımdan beri buy işi yaptığımı, bu sayede okul harçlığımı çıkardığımı, işimden ne kadar zevk aldığımı falan söyledim. insanın sevdiği bir işi meslek edinmesi kadar güzel bir şey yoktur bu hayatta. bu şansa erişen nadir insanlardan biriyim heralde diyerek acı bir şekilde gülümsedim. ayakkabılarımı giydikten sonra hoşçakal deyip çıktım.
bir olaydan da bu derece kolay bir şekilde sıyrıldığım için çok mutluydum. ayrıca çok iyi bir oyunculuk performansı sergiledim, tanrım ne kadar da yetenekli bir insandım ben böyle. olaydan sonra hiç görüşmedik, her aradığında bir bahane buldum gitmedim. artık unuttuğumu sanıyordum.
------ uzun yıllar sonra-----
bir mezar ziyareti için kabristana gittiğimde onla karşılaştım. çok çökmüştü. yüzündeki kırışıklıklar yılların verdiği yorgunluğun bir lanetiydi sanki. göz altları çökmüştü. yanına gittim.
"beni tanıdın mı"
evet tanımıştı. ama biraz şaşırdı. nasıl hala bu kadar yakışıklı olduğumu, zamana naısl meydan okuduğumu falan sordu.. eee ulan sende soru sormaktan başka bişey bilmez misin en son karşılaşmamızda da habire soru sormuştun unutmadım it oğlu diyerek bir tokat attım buna. sonra hatamı farkedip özür diledim. kullandığım göz altı kremlerinin, yüz masklarının filan listesini verdim (hep yanımda taşırım bu listeyi)
biraz sohbetten sonra burda ne aradığını sordum. mezarlıkta çalışmaya başlamıştı. senin sözlerin dedi, hayatımda yeni bir ufuk açtı "sevdiğin bir işi meslek haline getirmelisin demiştin ya hani" bu sırada suratında bir gülümsemeyi fark ettim. kötü bir gülümsemeydi. sevdiğin bir işi derken gözlerinin içi parlıyordu,, ne sevdiğin işi lan itoğlu it, nekrofil misin lan diyerek bi güzel giriştim buna. ağzını burnunu kırdım. bir cinnet anıydı, kendime geldiğimde kafasını mezar taşlarına vuruyordum. yorulmuştum ama sinirim geçmemişti.
çevredekiler elimden zor aldılar bunu. sonra adalet güçlerine teslim ettim bunu. adalete yardım etmekten çok mutluydum,, tanrımm ne kadar iyi bir insadım ben. gururla gülümsedim, bir tekno parça açıp dans etmeye başlamıştım. bizimkisine söylememiştim ama gençliğimin sırrı buydu işte, tekno müzik ve elektronik dans..