onunla tanışmamızın altıncı yılı dolmuş,yedinci yılına girmek üzereydik.ilk kez haydarpaşa tren gar'ında karşılaşmıştık,onun üzerinde kırmızı, bir çok boncukla süslenmiş kazağı,üstüne çektiği ince siyah yağmurluk,benim üzerimde ise gri parkam vardı. ikimizde güncellik değerini yitirmiş, ancak nostalji albümlerinde yer bulan hatıra nitelikli yeşilçam film dergilerini karıştırıyorduk.
bir gülümseme,küçük bir tebessümü,ahh! evet! ona çılgınlar gibi aşık olmuştum,ilk kez böyle bir durumda hissediyordum kendimi. masmavi işıklarını saçmaya başlamıştı kahverengi mi kızıl mı olduğunu loş karavanada göremediğim saçları.yağmur bitmeden gök kuşağını çoktan çizmiştim yüzümdeki kırmızılı morlu ve karşımda yükselen mavi ışıklarla birlikte. evet aşk bu olabilirdi,ben aşık olmuştum.allahım! heyhaat!bu ne hoş bir sürpriz böyle!bu ne güzel bir maşuk!
acaba o da benim hissetiklerimi hissediyor muydu?benim gibi sendelemiş miydi o an diye düşünürken, beni karavanın içindeki küçük bölmeye hızlı bir biçimde çekti,yağmur durduraksız dövmeye başlamıştı keşme kayaları.gözlerime inanamıyordum,vucudumdaki tüm kanlar delicesine bacaklarıma kadar iniyor kalp atışlarımda, atış poligonu havası esiyordu.bana yönelerek;
- sen kimsin? yalvarırım söyle,kimsin sen? dedi.fütursuzcasına döküldü kelimeler dilimden.
-ben mecnunum leyla! dedim. mecnun? hangi? kaçıncı? der miydi acaba? yahut meczup mu diye eğlenir miydi benimle? hemencecik, küçük çantasından suyunu çıkararak yudum yudum içirdi bana. ne güzeldi ne hoş bir meydi bu, hasat sonrası fabrikaya yollanan yeni pamuklar gibi olan ellerine dokunmak ve içirdiği her damla suyu, inadına boğazımla, mide yolu arasındaki boşlukta durdurarak o anın ölümsüzlüğünü onun masmavi deniz gözlerinde yaşatmak.
-bu, nedir ki bu? dedim ona;
-bu; hem sen hemde benim dedi.ne kadar talı bir şerbetti bu. daha önce hiç böyle bir tat denememiştim,ne güzeldi dudakları öyle?emmek istiyordum adeta dudaklarından boğazı ile mide yolu arasında kalan suyu son damlasına kadar.vişneyi kızgın sularda kaynatarak damıtmış sevgilinin bal dudağına kondurmuşlardı sanki.
onu o günden sonra daha hiç görmemiştim,boğazıma düğümlenen su ile mide yolu arasında kalan su o gün bu gündür hala aynı hslinde duruyor,ben hala haydarpaşa garında seni bekliyorum sevgili leyla! ne olur gel artık leyla!bak bana su içirdiğin elimi hiç yıkamadığım için bakteri üremesinde dolayı kestiler.çöl develeri gibi senin içirdiğin suyu depoluyorum yedi yıldır içimde,ne olur gel artık leylam! bak güneş göründü,yeşilin senin mavine ihtiyacı var. bu bahar olsun gel ve o vişne damıtması dudaklarından bir buse kondur dudağıma.sonra istersen yine git.ben yedi yıl bekledim,cennetimi sonsuza dek beklerim,sen bensin benim içimde ben zaten kor oldum seni içince...