ismet özel

entry963 galeri video26
    165.
  1. şairleri affedebilir miyiz? sorusunu kim sormuştu?

    katilleri bile affedebiliyoruz. inanılmaz sözler eden bir politikacıyı affedebiliyoruz. yalancıları affedebiliyoruz. ama türkiye'de şairleri affedemiyoruz. herhangi bir olumsuzluğun zihnimizdeki şair imgesini diri tutan bir isme yapışması karşısında tepkimiz hiç olmadığı kadar sert oluyor.

    (sağcıların uzun yıllar kominizme karşı derin bir nefret duymalarının temel sebeplerinden biri, kominizmin bir şair tarafından nâzım hikmet tarafından sahiplenilmesi diye düşündüm. nâzım hikmet ilginç biçimde politik duruşunu poetik tavrıyla bütünlemiş birkaç başarılı türk şairinden biriydi - bu konuda başarısız bir türk şairi olarak mehmet emin'e bakılabilir- nâzım hikmet'e karşı alınan tavır kominizme alınıyordu. ya da şöyle nâzım hikmet'e tavır alındıysa bu artık kominizme alınmış bir tavır sayılıyordu. nâzım'ın poetikasını buradan görmek gerekiyordu, bir kişi nâzım'ın şiirini -poetikasını- sevmişse onun politik duruşunu da beğeniyor anlamına geliyordu. yer yer politik önermeler içeren, materyalizmin bakışıyla gören bu şiiri beğenmek önermeleri kabul etmekle eşdeğerdi. sağcı edebiyatçıların uzun süre nâzım şiirine ilişkin olumlu bir söz söyleyememesi şiiri olumlu bulmanın neredeyse kominizmi olumlu bulmakla eşdeğer olmasından ileri geliyordu. sovyet rejimi bitene kadar sağcılar için nâzım hikmet bir vatan haini olarak kalmayı sürdürdü. mehmet kaplan'ın nâzım şiirini tahlil ettiği yazısına bir bakılsın, poetik bir analiz mi var politik bir eleştiri mi?)

    ismet özel uzun zaman önce türklük'e ilk vurgu yaptığında işin bu noktalara gelebileceğini hiç kimse öngörmemiştir. türklüğü bugün müslümanlığın ambalajı olarak görmek ilk başta türkiye'deki müslümanların gururunu okşamıştı. ama gelinen son noktada ambalajın patladığı, ambalajlanan müslümanlığın sadece sünni islam olduğu görülüyor. türklüğün bir ambalaj olarak kullanışsızlığı ortaya çıkıyor. herkesi kapsayan bir türklük'ün birilerinin mutlak suretle değişmesi, dönüşmesine bağlı olması gerektiğini söyleyen bir üslup, türklükle ambalajlanan islamı olumsuz biçimde sınırlıyor.

    her ambalajlama girişimi kesin biçimde birilerini dışarda bırakmaya yöneliktir. istenen ambalajlanan nesneyi korumak, onun katışıksızlığını sağlama almaktır. burada ise ismet özel'in ambalajlanan müslümanlığı değil ambalajın kendisini, türklüğü öne çıkarması ilginç biçimde işleri değiştiriyor. gelinen noktada ambalaj ile ambalajlanan arasında bir bütünlük eşdeğerlilik olduğunu ileri sürüyor ismet özel, türklüğün müslümanlıkla aynı olduğunu söylemek, müslümanlığı kabul etmeyen türkleri, türklüğün dışında bırakmak, sünniliğe katılmayan alevileri islamın dışına fırlatmak, böylece de türkiye'yi sağlama almak ne derece mümkün olabilir? aleviler, sünnileştirilme operasyonlarına osmanlı'dan bu yana maruz kaldığı için bugün daha sert biçimde kendi geleneklerine sahip çıkmıyor mu? bir grubu dönüştürme politikası, dönüştürülmek istenen grubun kendi kimliğine daha da sıkı sarılması sonucunu doğurmuyor mu?

    islam'ın ilk yılları düşünülsün: müşriklerin baskısı islam'ın güçlenmesini sağlayan, müslümanların kollektif bir tavır almasını sağlayan en önemli sosyolojik etmen değil miydi? karşılarında kendilerini dönüştürmeye çalışan iktidar sahibi bir topluluk varken müslümanlar, kendilerini müslüman kılan toplumsal koşulları kesin biçimde kavradılar: müşrikler her şeyden önce zalimdi. zalimlikleri şuydu: kendileri gibi inanmayan müslümanların yaşamalarını anlamlı bulmuyorlardı. böylelikle zalimlikleriyle öne çıkan müşriklerin karşısında islamı tercih edenler, tercihlerinde ne kadar haklı olduklarının sosyolojik sebebini gördüler. zalimlerin tarafında olmamak, o koşullarda islamı kabul etmekle eşdeğer hale geldi.

    bugün bir alevinin, ben artık alevi olmak istemiyorum, kendimi bir alevi olarak tanımlamaktan vazgeçiyorum: sünnilik çok daha uygar, gerçekçi, barışçıl, beni daha iyi yansıtıyor dediğini işitebilir miyiz?

    bugün bir alevinin sünni (yani ortodoks) islam'a ilişkin düşüncelerinin ne kadar olumlu olabileceğini düşünelim: şunu söylemeyecek mi bir alevi: işte sünniliğin ne olduğu ortada dışlayan bir bakış: kendisine dahil edemediği, dönüştüremediği bir topluluğu doğrudan haçlılarla ilişkilendiren bir zihin!
    böyle düşünen bir alevi haksız mıdır peki?

    peki bu durumda türkiye'nin ayakta kalmasını en temel mesele olarak gören ismet özel doğru bir tavır mı almış oluyor? tavrı amacını gerçekleştirmesine yardımcı olabilir mi? türkiye'nin bir bütün olarak bir takım farklılıklarla mümkün olduğu gerçeğini dışarda bırakarak türkiye'yi ancak tek bir zümre için vatan olarak görmek türkiye'nin ayakta kalmasını nasıl sağlayacak?

    ismet özel'i affedebilir miyiz?
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük