çanakkale savaşı nın kazanılmasının asıl nedeni

entry46 galeri
    1.
  1. evet efendim kurtuluş savaşı; sönük, bitik, gavur ellerinin boyunduruğu altına girmeyi reddettiğimiz bir başkaldırı, bir dünya harekatıdır. mustafa kemal önderliğinde türk milletinin asla boyunduruğa sokulamayacağını gösteren milli direniştir..

    gel gelelim çanakkale savaşını asıl kazanma nedenimize;

    sönük, bitik, aç ve çaresiz yalnızca iman gücü ve allah'ın bize bahşettiği türklüğe sahip olsak da, yüce allah bu türke bu destanı bahşedecek. bütün halk örgütlenmişti bile çoktan. tüm vatanseverler davasına inanmış. gözlerinden çivilenmiş birer ceset gibi kalan askerlerimiz bile, çoktan bir kaya gibi sert, bir kule gibi dimdik durmaya başlamıştı.

    ve o gün geldi çattı...

    aç ve perişan haldeki türk askeri tepelere mevzilenmiş çaresizce bekliyordu, düşmanın gelip onları öldürmesini hazmedemeyeceklerini düşünüp bazıları kendilerini öne atarak bir nevi intihar etmişlerdi. düşmanlar gururla geliyor askerimiz mevzilerinde ter döküyordu. kadınlar ve çocuklar kendi azıklarını bile askerlere servis ediyordu. tepeden savaşı izleyen mustafa kemal atatürk sert bakışları ile savaşı izleyip bir anlık çaresizliğe kapıldı. o anda az olan bulutlar bir anda toplanıp bir olarak, bir şimşek gibi atatürk'e bir silüet gösterdi. neyin silüeti olduğunu anlamadı atatürk, fakat o silüetin ona bahşettiği fikirin iyi bir fikir olabileceğini düşündü. askerlerimiz sürekli şehit oluyor, yaralanıyor ve savaşamıyordu. yıldızlar sararıp düşecek gibiydiler. fakat yıldızları sanki ip ile birisi tutuyor, türk askerine yardım ediyordu. yıldızlar bile tüm güçleriyle ışık vererek düşmanların yerini belli ediyor, bunu gören türk askeri ise topçularıyla düşmanları bir bir vuruyordu.

    hiç bir türk askerinde ne sıla, ne ana, ne baba hasreti vardı. yalnızca ülkesine ve şehit olan kardeşlerine yeterli olma duygusu vardı. tepeler adeta kalp atışını gösteren makineler gibi titriyor, sanki bir arada duramıyorlardı. bulutlar sanki insan silüetine bürünmüş, ağlamaktan gözlerinden kan akıyordu adeta. türk askeri iyice sıkışmıştı...

    ve tam o esnada gökten evliya mezarı gibi aydınlanan bir ışık belirdi. yemyeşil bir ışıktı bu. gökten başlarında sarık, suratlarında iki karış sakal olan ve kıyafetleri yalnızca kefen olan elleri kılıçlı evliyalar inmişti. bir anda bunun şokuna giren türk askerinin türklük damarı tutarak, allah allah nidalarıyla saldırıya geçtiler. önde sarıklı ve kılıçlı evliyalar, arkada türk askeri hücum ederek düşmanı perişan ediyorlardı. evliyaların kılıç sallarken ağızlarından dökülen cümleler dua idi. içlerinden bazı evliyaların kafaları kopmuş, buna rağmen kellelerini koltuk altlarına almış gene kılıç sallıyorlardı. atatürk tepede izlerken bu olaya tanık olmuş, ağlayarak allah'ın büyüklüğüne dualar ediyordu.

    dünya müthiş bir kahramanlığa sahne oluyor, genç türkler tüm dünyayı titretiyordu. bütün dünya insanları bu olaya şahit oldular. savaşı türkler kazanmıştı. yabancılar bunun olmasına imkan veremiyor, hepsi ağlayarak sinir krizleri geçiriyordu. fakat ortada bir durum vardı? o sarıklı atalarımız ortada yoktu. tüm askerler merak ediyor, nerde onlar? onlar kim? diye birbirlerine soruyorlardı.

    bütün kayıba rağmen türkler kazanmış, bütün dünyaya nam salmışlardı.

    şimdi anladınız mı? neden eski osmanlı mezar taşlarında sarık var? biz bu savaşı nasıl kazanmışız diye hiç sordunuz mu kendinize?

    cebinde zerre para olmayan, halkı aç bir devletin nasıl savaş kazandığını, sordunuz mu?
    12 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük