düşünmeden yazılınca daha bir gerçekci olan mektup.
şimdi yazacaklarım hikaye gibi gelicek ya sana olsun oku yine:
hatırlarsın o sonbahar günlerini buz gibi hava, kuru, o ağaçların sadece dalları gözüküyor, dalların üstünde buz. o zaman arkamdan geldiğini görmüştüm işte, o siyah montun üzerinde, o dalgalı, soğukdan katılaşmış saçların, o saçların arasından kulağına doğru çıkan kulaklık; büyük ihtimal "blues" ya da "80 lere" ait şarkılar dinliyordun. ne yapmalıyım? diye düşündüm, nasıl olsa evimiz yakındı aynı yere gidiyorduk, biraz yavaşladım yürümeye devam ettim, biraz daha yavaşladım hatta sigara yakmak için durdum ama gelmedin. arkamı dönüp baktığımda yoktun sen orda koştum hemen arkaya ara sokağa baktım oradada yoktun. o buz gibi havada nasıl oluyorsa başımdan aşşağıya sıcak sular dökülmüş gibi bir his kapladı içimi. eve gittim, bilgisayarda seni bulmak için ama yine yoktun. geç saatler olmuştu o zaman, birden sen geldin, hemen yazdım bir şeyler cevap verdin bir daha yazdım ama cevap vermedin, gece 00:00 dan sabaha karşı 04:30 a kadar sadece o ufacık resmine bakarak bir şeyler yazmanı bekledim, yapmadın. hayatımdan yavaş yavaş çıktın, bir çok kez düşündüm, ama hiç... elimden gelen bir şey yok, nasıl oluyorda her şey sana bağlı oluyor, oluyor işte bazen oluyor yapacak bir şey yok. neyse zaten hayatımdan çıkıp gittin, ama ben seni biliyorum, zamanı gelince bunları gülerek yüzüme vuracaksın, gülerim o zaman hiç sorun değil aynen şimdi bana gülenler gibi. bu kadar kısa değil aslında bunlar biliyorsun, sen çok iyi biliyorsun, sadece anımsatmak istedim ben gerisini sen yaz kafanda sevgili.