yaklaşık yarım saat önce Tansaş'ta çaldığına tanık olduğum ve beni hüzünlere gark eden şarkı. şöyle ki, Louvre müzesini gezen bir küratör edasıyla kıç kadar Tansaş'ın raflarını süzmekteydim. arkadan birden smells like teen spirit çalmaya başladı. birden irkildim, hah, dedim, işte oluyor. bir zamanlar genç ve asi hisseden bir kuşak yaşlanmaya başladıysa bakkalda markette çalmaya başlar o müzikler. zeki müren çalan eski bakkal dükkanı misali, tansaş da gözüme gözüme nirvana çalıyor. bir an pop kek reklamı gibi olur mu diye bakındım, kasiyer kız deri ceketini giysin, alışveriş arabasıyla geçerken durmadan orkid reyonundaki hijyenik pedleri yan yan süzen, "vallahi ben almam aslında, zaten kukum da yok benim" tavrındaki kız ile karşılıklı headbang yapsınlar filan. yok olmadı öyle bir şey. kukusuz kızın arkasına kasa kuyruğuna girdim, rafların birinde kilitli cam bir dolap gördüm. içinde çeşit çeşit prezervatif var. sanki kimse alamasın diye yapmışlar, sırada arkanda 500 kişi bekliyorken kasiyerden bir prezervatif rica ediceksin, kasiyer yerinden kalkıp anahtarı alacak, kuyruğu boylu boyuna geçip kasanin ilerisindeki dolabı açarken hep beraber prezervatif seçimini seyredecek tüm kasa ahalisi. bir teyze "naneli alma evladım mentolü yakıyor" filan dese hatta... sonra medeni cesaret ötesi çük gösterisi alkışlarla son bulacak (ıslıklar, tezahüratlar, burada yapacak en erkeksi eylem de para ile beraber çıkarıp masaya vurmak olur kanımca, son noktayı koydum tadında.)
neyse, ne diyordum, nirvana evet. ben çıkarken o bitmiş, strangers in the night başlamıştı.