evet efendim her anıtkabir ziyaretimde karşıma çıkan bir manzaradır bu. mustafa kemal atatürk'ün huzurunda ağlıyorlar. ülke elden gidiyor, paşam ne olur kalk diyerek. işte kendi yapamadıklarını atatürk'ten bekliyor bu kemalist tipler. bakıyorum anıtkabir'de hüngür hüngür ağlıyor, gözyaşı döküyorlar. kendi suçlarını hafifletmek adına mustafa kemal'in huzurunda vicdan rahatlatmak adına bir takım rollere bürünüyorlar.
en son 2009 yılında atatürk'ün ölüm yıldönümünde karşılaşmıştım bu manzara ile. daha önceleride gördüm fakat, son gördüklerimi anlatmak istiyorum.
bilindiği üzere saygı duruşu vs. geçildikten sonra, ziyaretçiler akın akın atatürk'ün huzuruna geldiler. yaşları 55-65 arası değişen kemalist teyzeler ile, dekolteli genç kızlar ağlayarak prim peşindeydiler. önceki senelerde gördüğüm kadarıyla aynıydılar.
tuttum bir tanesini şöyle dedim;
+neden ağlıyorsun teyzecim?
-içlendim çok, atatürk'ün huzurundayım keşke geri gelse dedi.
ağzına o an yapıştırmayı çok istedim. tabi ki yapıştırmadım ama, çünkü ben dini bütün bir müslümanım, büyüklere saygı küçüklere sevgi esastır.
dedim ki; bak teyze atatürk'ün bir lafı vardır bildin mi? dedim.
hayır dedi. zaten bunlardan ne beklenirdi ki? anca prim peşinde koşar bu teyzeler.
"benim naciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat türkiye cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır"
işte bu söz teyze dedim. herkes bir gün ölecek. yaptığın yanlışların bedelini burada vicdanını rahatlatmak için uğraşma dedim. bırak o gözyaşı numaralarını, içinde bir sevgi yok senin! sen sadece emanete hıyanet ettiğini düşündüğünden ve kendi rahatını düşündüğünden ağlıyor ve kendini tepeliyorsun. biraz objektif bakın olaylara dedim. hemen bağırarak sizin gibiler olmaz olsun diyip elindeki bayrağı onuncu yıl marşı söylerek sallamaya başladı. teyze o genç marşı, bi ayağın çukurda artık din için yaşa ve gençlerin geleceğini kurtarmaya bak dedim. sustu kaldı. az daha orada linç edilecektim. gara gelerek yataklı vagona binip, istanbul'a yolda dua edip zikir çekerek geldim.