kendimi tekrar etmek istemediğim için bu mektubumda hitap kısmında hiçbirşey yazmayacağım. kendimi tekrar dışında bütün hitap kelimelerini deneyip seni anlatmakta eksik kaldığımı hissetmem de bunda büyük bir etken tabi.
üç adıma dört adım, duvarları krem rengi ve yumuşak daha önceden bilmediğim bir malzeme ile kaplı, biraz nemli, her daim basık, aynı yönde en fazla beş adım atabildiğim, insanın yalnızlığını görmek istemediği ve güldüğü geçtiği halde hatırlatan, sağlam insanı delirmeye iten loş ışıklı romantik bir akşam yemeğinde olduğu gibi bir odada; düğmeleri arkasında, kollarından küçük yılanlar gibi süzülen ince ama sağlam ipler sarkan ve gerektiğinde insanın hareket etme özgürlüğünü dahi elinden alacak kadar zalim, bu zalimliğini örtmek istercesine kar beyazı bir gömlek; hafif kafasının çatlak olduğunu bilen lakin zararsız, belki yüz bulunca biraz arsız, haftada bir açık havaya çıkıp dışardaki insanlar kadar saçma ama onlardan daha iyi kalpli, en azından isteyerek kimseye zarar vermeyen insanlarla birlikte saçmalayan, bulunduğu şartlar yüzünden artık delirmeye yüz tutmuş, bu aralar dilini yutmuş bir bünye.
işte güzel; yazdıklarım, benim özel. bundan ibaret işte. o yolladığım mektuplar ise belki yalnızlığıma isyan, belki son günlerdeki eğlencem belki de cidden delirdiğimin kanıtıdır. daha uzun uzun şeyler yazmak istiyorum ama kelimeleri yanlış dizmekten korktuğum için, -kime göre yanlış olduğunu bilmeden- yazmıyorum. ayrıca seni de sıkmak, kızdırmak, küstürmek, üzmek istemiyorum. zaten dışarda hayat çok zor ve ağır ve komik yani komik olacak kadar acı... bu nedenle sana daha yazmayacağım. eğer yazdıklarımı beğendiysen beni ziyarete gel olur mu? sigarada getir. burda bahçeye çıktığımızda okuldan kaçan çocuklar gelip bizi izliyor. onlardan istiyoruz ama onlar bizle dalga geçiyor sanırım. çok zalimler çook... ama onlara kızmıyorum, hayat zalim çünkü. belki başka bir gezegende doğsalardı böyle olmazlardı. herkesin bir ikinci şansı vardır değil mi? o zaman hala düzelme imkanları var yani ne kadar güzel. peki benim düzelme imkanım var mı? doktor yok dedi. hademe bu lafa o kadar inandıki ölse de kurtulsak mantığı ile bakıyor bunun için günde iki saat yaş odun ya da bahçe sulama hortumu ile dövüyor. belki benim kurtulmam için gerekli olan şansım sensindir. sen gelirsen ben düzelirim belki ama sen gelecek misin bilmiyorum bu yüzden bir şairin dediği gibi boş odalarda ölümü bekliyorum.
kamuran kadayıf
yayıncı notu: brshh'de şizofreni tedavisi gören kamuran kadayıf isimli hastanın son mektudubur. şizofreni hastası olduğu için yazdıklarının doğruluğuna şüpheli bakıyorum. belki her şeyi, hayallerinde yaşıyordur. her ne kadar son mektubu akla mantığa yatkın olsa da hastanın yazdıklarının salt gerçek olduğuna inanmak reel dünyada bilime sırt çevirip hurafelere sığınmakla aynı statüde olduğu için ve bu yüzden "aydın kesimin" ve "büyük insanların" tepkisini çekmemek için biz bu hastaya inanmıyoruz. adı üstünde hasta diyip geçiyoruz.