ulu cami

entry101 galeri
    56.
  1. bursa'nın kültür dergisi güneybursa'nın 1. sayısında yayınlanmış, reşat karış'ın kaleminden ...

    ulucami : tarihin tacı bursa’nın miracı

    bursa denildiğinde akla ilk gelen değerlerden en büyüğü camii-kebir şimdiki ismiyle ulucamii’dir. birçok tarihi hikmet ve olaya tanıklık etmiş olan bu ulu mabed, künyesinde taşıdığı ululuğu fazlasıyla hak ediyor.

    yıldırım beyazıd han niğbolu seferine çıkmadan önce seferin zaferle sonuçlanması için, 20 cami adar. sefer zaferle sonuçlanınca adağını yerine getirmek üzere bugünkü ulucamii’nin yerinde karar kılınır. yıldırım beyazıd han 20 camii adağında bulunsa da devrin en büyük alim ve velilerinden biri olan, ayrıca damadı emir sultan hazretleri “20 camii yerine 20 kubbeli camii kefaret için kafidir” der. lakin bir sorun vardır. camiinin yapılacağı yerde yaşlı bir kadın her ne kadar arazisi için değerinin çok üstünde bir meblağ verilse de yerini vermek istemez. “ evim de evim der” durur.

    yıldırım beyazıd han divanı toplar. kadılar da divanda “ mal onun değil mi satarsa satar satmazsa satmaz” der. şimdi kendimize şu soruyu soralım. devlet-i âli osman adaleti mi yoksa türkiye cumhuriyeti adaleti mi bağımsız? sultan beyazıd eli kolu bağlı yine damadına gider. emir buhari beklemesi tavsiyesinde bulunur.

    yaşlı kadın rüyasında bir gün mahşer meydanını görür. herkes rasulluh efendimizin şefaatine nail olmak için yanına koşar fakat yaşlı kadının bırakın yürümeye kımıldamaya mecali yoktur. kaçan büyük nimetin üzüntüsünden fergat figan ağlamaya başlar. işte tam o sırada emir sultan hazretleri’ni görür.
    -herkes peygamber efendimiz (s.a.v)’in şefaatiyle cennete giderken ben burda tek başıma kaldım der.
    emir buhari de yaşlı kadına:
    -kurtulmak istiyor musun?
    kadın öyle bir candan söylerki:
    -hiç istemez miyim?
    -o zaman sultanımızı üzme!
    ertesi gün kendi ayağıyla gelir ve üstelik yeri için verilen parayı camiye bağışlar.

    böylelikle evliya çelebi’nin “bursa’nın ayasofyası” olarak andığı ulucami’nin temelleri 1396’da atılmış ve yapımı 1399’da tamamlanmıştır. kadının vermemek için direttiği ancak gördüğü rüya dolayısıyla verdiği arazi devrin alimleri tarafından namaz kılınması yerine biraz rızasız olduğu için şadırvan yani abdest alma yeri olarak kullanılması tavsiye edilir. bu şadırvanın suyu seyyahımız evliya çelebi’den rivayetle uludağ’dan gelmektedir.

    daha sonra sıra ulucamii’nin açılışına gelir. geleneksel olarak camii açılışı yine cuma günü yapılacaktır. sultan beyazıd ilk cuma namazını kıldırması ve hutbeyi okuması için emir sultan’a teklifte bulunur. emir sultan bu teklifi reddeder ve “ bursa’da benden daha alim zat vardır. bu şeref halk arasında ekmekçi koca olarak bilinen şeyh hamid’e aittir.” der. somuncu baba’ya ulaşılır. somuncu baba sırrının fâş olunduğunun farkındadır ve bu düşüncesini şöyle ifade eder “hay emir hay! niçin beni fâş ettin” somuncu baba yaptığı bereketli ekmekleriyle biliniyor. ulucamii’nin yapımında çalışan işçileri manevi fırınında pişirdiği ekmeklerle doyurmuştur.

    bursa ulucamii’nde ilk cuma namazı hutbesinde fatiha’ya verdiği 7 değişik manayla ne kadar alim ve veli bir zat olduğunu herkes anlar. fatiha’ya mana verirken ilk verdiği manayı herkes, ikinci manayı cemaatin bir çoğu anlamıştır. üçüncü verdiği manayı yarısı anlamıştır. dördüncü verdiği manayı cemaatten az bir kısmı anlamıştır. beşinci verdiği manayı da cemaatten çok az bir kısmı anlamıştır. altıncı manayı verdikten sonra “bu manayı sadece iki kişi anladı” der hutbede. bu iki kişi emir sultan hazretleri ile kendisidir. lakin yedinci manayı sadece kendisi biliyordur.
    namazdan sonra camiiden çıkarken herkes elini öpmek ister. rivayete göre herkesin elini öpebilmesi için somuncu baba’nın o gün 3 kapıdan da çıkarken görüldüğü o gün olaya şahit olanlar tarafından dile getirilmiştir.

    şeyh hamid şöhreti sevmemektedir. bu yüzden bugünkü şehreküstü meydanı’nda bursa halkıyla vedalaşarak şehirden ayrılır. her ne kadar bugün o günün manevi hatırası unutturulmak için kullanılan fomara meydanı ismine inat, benim gibi birçok insan şehreküstü meydanı tabirini kullanıyor. ayrıca şöhret ve cüzdanlarının peşindeki günümüz ulemasına da allah somuncu baba ahlakı versin.

    bursa ulucamii’nin imamlığına divan imamıyken mevlid şairi süleyman çelebi getirilmiştir ve 1421 yani vefat edinceye kadar bu görevini ifa etmiştir. mevlid şairi demişken mevlidin yazılma hikayesine de tanıklık eden ulucamii’nin bir hikmete daha vesile olduğuna şahit olacaksınız. 1409 yılı ramazan ayı ikindi namazından sonra ulucamii’de kürsüye çıkan vaiz efendi “resuller arasında fark yoktur” ifadesini kullanınca, cemaatten biri itiraz eder. “peygamberlik yönüyle fark olmasa bile efendimiz muhammed mustafa (s.a.v) fazilet açısından üstündür” der. bu konuşmaya şahit olan süleyman çelebi kainatın efendisinin faziletlerini anlatan mevlidi yazmaya karar verir. mevlid türkçe yazılmıştır. yaklaşık 100 beyittir ve her satırında 11 hece vardır.

    mimarı ali neccar olan bursa ulucamii türk-islam sanatının ilk ve en güzel örneklerindendir. askılı ve sabit 192 levhası var olduğu söylenen bursa uulucamii’nin 1950 yılında kazım baykal’ın yaptığı tasnif ve sayıma göre 105 levhası bulunmaktadır. zamanla bu levhaların bir kısmı korunma amacıyla kaldırılmıştır. 13 ayrı yazı karakteri ve 41 ayrı hattat tarafından yazılmış, çok zengin hat sanatları örneklerine sahip olması dolayısıyla bir nevi “hat sanatları müzesi” gibidir.

    bursa ulucamii’nin bir kitap konusu olacak kadar önem arz eden tarihi minberindeki şekillerden bahsetmeden olmaz. araştırmacı fevzi ülgü alsancak 1980’den beri yaptığı incelemelerle minberdeki şekillerin güneş sistemi olduğunu ispatlamıştır. yapılan incelemelerde kabartma motifler halindeki gezegenlerin birbirlerine ve güneşe olan karşılaştırmalı büyüklük ve uzaklıkları da yapılan işçiliğin rastgele değil, bilimsel olduğunu da ispatlıyor. hatta 8 gezegenin aksine plüto ayrı düzlemde dolanmaktadır. bu bile motifte işlenmiştir. o yıllarda avrupa’da “kadın insan mıdır değil midir” tartışılırken, osmanlı’da bir işçinin işlediği bu motif osmanlı’nın bilime verdiği önemi ve çağının ne kadar ilerisinde olduğunu ispatlamıyor mu? peki biz torunları iddasında olduğumuz türkiye cumhuriyeti vatandaşları olarak çağımızın neresindeyiz? ayrıca minberin giriş kapısının üzerindeki kitabede osmanlıca “yıldırım beyzıd han tarafından hicri 804 (miladi 1402) tarihinde yaptırılmıştır” ibaresi yer almaktadır. yine sarmaşık tırabzanların sağ çıkış ikinci kolonu üzerinde süsleme motifine uygun sülüs tarzda yazılmış, devaklı abdülaziz oğlu mehmet ibaresi yer alıyor. sanatkarın bu imzası son yıllarda fark edilmiştir.

    bursa ulucamii’mizin bir diğer en büyük özelliği din-i celili islam’ın manevi olarak en büyük 5. ibadethanesidir. ismail hakkı bursevi, molla gürani, akşemsettin, molla fenari, emir buhari (emir sultan), somuncu baba, mehmet emin tokadi, aziz mahmut hüdayi gibi büyük alim ve veli zatların ittifakıyla sıralama şu şekildedir:

    1. mescid-i haram (mekke)
    2. mescid-i nebevi (medine)
    3. mescid-i aksa (kudüs)
    4. emeviye camii (şam)
    5. bursa ulucamii

    yine sağlam ve güvenilir kaynaklardan rivayetle hızır aleyhissealam’ın hergün en az 1 vakit namazı bu ulu mabedde kıldığı söylenir. hazır mübarek ramazan ayı da teşrif etmişken bu güzel camimizde bol bol namaz kılıp, vatanımızın ve milletimizin refah ve mutluluğu için dua edelim. kim bilir belki hızır aleyhisselam ile yan yana namaz kılmakta nasip olur. böyle büyük bir şerefe nail olmayı kim istemezki. ankara’da kocatepe’de alamadığım manevi haz ile yeşil bursa’mızın bu ulu mabedinde aldığım manevi haz arasındaki fark belki de bundan olsa gerek diye düşünüyorum şimdi.

    bu güzel hadise ve şereflere nail olmuş bu eşsiz mabedin kanlı gözyaşı döktüğü dönemlerde olmuş. bunlardan biri timur’un yıldırım beyazıd han’ı 1402 yılında yenilgiye uğratması ve bu tarihten sonra tekrardan canlanan karmanoğulları’nın bursa’yı işgalleri sırasında camii-kebir’in duvarlarında odun yakması, hatta timur’un ordularının camiiyi at ahırı olarak kullanması, tahribata uğratılmış ve günümüze ulaşamayan levha ve yazılarının da en büyük müsebbibi.

    1855 tarihindeki depremde büyük hasar gören bursa ulucamii’nin hasar gören kubbe, kemer, kasnak gibi yerlerinin onarımı için hristiyan ve yahudi bankalarından borç istenmiş. onlar da camiinin pencerelerinde hac ve yahudi işareti olması şartıyla borç yerine hibe verebileceklerini söylemişler. mecburen kabul eden fakat daha sonra oyuna geldiklerini anlayan devlet idarecileri tarafından bir tanesi ibretlik olarak bırakılarak, diğer süsleme ve işlemeler kaldırılmıştır. kalan hac ve yahudi işaretleri “en kötü günümüzde bile çıkarcılık yapmaktan çekinmeyenlerin olduğunun ibreti olsun" diye bırakılmıştır. kuzeye bakan kapısının sol üstündeki pencerenin üst kemerinde bulunan süslemelere baktığınızda muntazam kesilmiş 3 tane şekil var. bildiğimiz haç, yahudi yıldızı ve henüz neyi sembolize ettiği bilinmeyen bir şekil. aynı şekilde kuzey kapısının solundaki minarenin yanında bulunan pencerenin parmaklıkları diğerlerinden farklı olarak haç şeklindedir. etrafı da kilise mihrabı tarzında ve beyaz mermerdendir. allah aşkına biz bu hin oğlu hinleri kendimize köle yapabilecek durumdayken bile bu hinliği yapmadık da bu zalimler bize bu cefayı niye yaparlar? hala değişmediler. hiç değişecekleri de yok. irak’ta bunların soyları değil miydi camiilerimizi kışla olarak kullanan.

    bu yazacağımı belki de bunu okuyacak birçok okuyucu ilk defa duymuş olacak. istiklal şairi üstat mehmet akif ersoy’un istiklal marşı’mızda geçen “değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli” mısrasını bursa ulucamii’miz için yazdığını biliyor muydunuz? batı kapısından girince hemen sağında yer alan duvarlardaki demir halkalar birçok insanın dikkatini çekmiş fakat bu demir halkaların nerden geldiğini de çoğu kendine sormuş ve cevap bulamamıştır. işte ben size o cevabı veriyorum. o demir halkalara, yunanlılar bursa’yı işgal ettiklerinde yunan köpekleri buraya atlarını bağlamış. üstat akif de her mısrası bir ders ve hatıra niteliğindeki istiklal marşı’mızda bu zulmü o mısrayla dile getirmiştir.

    işte bursa ulucamii’mizden, günümüz sanatçısının da, siyasetçisinin de, gencinin de alacağı çok büyük dersler var. bu ulu mabedde saf tutanların alacağı manevi hazzı anlatmaya benim kalemim yetmez.
    0 ...