o iyi ve ender duygu en tuhaf zamanlarda gelir: bir keresinde
yabancı bir kasabada bir park bankında üstüm sisten
ıslak uyandıktan sonra batıya, doğan güneşin
yüzüne
doğru yürümeye başlamıştım ve içim nerden geldiğini bilmediğim
tuhaf bir mutlulukla kıpır kıpırdı.
bir başka sefer, anlaştığım bir sokak kadını ile
sabahın ikisinde ayışığında otel odama doğru
yürüyorduk ve onunla yatmak gelmedi içimden.
tarifsiz mutluluk bu kafa karıştırıcı dünyada
onun yanında yürümekten
kaynaklanıyordu-iki yoldaştık, birlikte yürüyen
iki tuhaf yoldaş,
konuşmadan.
mor beyaz eşarbı sarkıyordu çantasından-dalgalanıyordu karanlıkta
biz yürürken
ve müzik ayışığından geliyor olabilirdi.
bir başka sefer
kiramı ödeyemediğim için evden atılmış,
kadınımın bavulunu bir yabancının kapısına taşımış,
içeri girişini izlemiş, kapıda öylece durmuş, önce
adamın, sonra kadınımın kahkahasını duyduktan sonra
gitmiştim.
yürüyordum, sıcak bir sabahtı, güneş gözlerimi
kör ediyordu ve farkında olduğum tek şey kaldırımdan gelen
ayak seslerimde. derken
bir ses duydum. "hey, birader, bir yardımda bulunur musun?"
baktım, duvara yaslanmış orta yaşlı üç berduş,
kırmızı yüzlü,
anlamsızca yitik ve yıpranmış, "bir şişe için kaç paranız
eksik?" diye sordum. "24 sent," dedi içlerinden biri. elimi cebime
sokup ne kadar madeni para varsa çıkarıp verdim. "canım
abim benim
sağol!" dei adam,
uzaklaştım, canımsigara çekti, ceplerimi
karıştırdım,
elime bir kağıt parçası
geldi, çekip
çıkardım: beş dolar.
bir başka sefer barmen Tommy ile dövüşürken (gene), barın
arka sokağında müşterileri eğlendirmek uğruna her zamanki gibi
sopa yerken,
apışaraları nemlenmiş kızlar adaleli
irlanda'lıyı yüreklendirirken (hadi Tommy, dağıt şunun suratını,
kır kemiklerini!) bi şey tık etti beynimde, beynim
"farklı bir şeyin zamanı geldi," dedi ve Tommy'nin şakağına
sert bir sağ yerleştirdim ve Tommy bana: bir dakika, bu yoktu
senaryoda, der gibi baktı ve bir yumruk daha çaktım ve içinden
sel gibi akan
korkuyu
hissettim, ve elimi çabuk tutup işini bitirdim,
müşteriler küfür ediyorlardı bana
onu içeri taşırken. içimde o tarifsiz mutluluğu,
o sessiz kahkahayı canlandıran bunu
insanın dayanma gücü sınırlı olduğu için
yapmış olmamdı.
bir blok ötedeki bir bara girdim, beni
tanımıyorlardı, oturup bir bira
ısmarladım.
"berduşlara servis yapmayız burda," dedi barmen, "berduş
değilim ben," dedim "birayı ver." verdi
birayı, sıkı bir yudum aldım ve ordaydım.
o iyi ve ender duygu en tuhaf zamanlarda gelir, size bütün bunları
anlattığım şu an gibi.