bugün izleme şerefine eriştiğim faciadır. ancak şunu belirtmek isterim; aylin aslım adlı kişinin, sanatçı profili çizilirken sarfettiği cümleler facia olarak tanımlanıyor sanırım. en azından bence böyle.
hatırladığım kadarıyla sayın aylin aslım; "biz de (sanatçılar da) insan gibi yaşamak, lüks yaşam çıtasını tutturmak istiyoruz, o yüzden sağa sola harcadığınız paraları albümlere de yatırın." vs gibi bir çıkışta bulunmuş. olayın; sanatın bir geçim kaynağı olarak icra edilmesi veya sanatçı için böyle bir eşiğin olup olmadığı, gerekliliği, bunun sanatına etkisi kısmı saatlerce tartışılabilir.
madem sanatçının ekonomik ve sosyal yaşamının belli bir seviyenin üstünde olması gerekliliğinden girdik, o zaman şöyle örneklendireyim;
emin olun bu örnekler saymakla bitmez. bir sanatçı sadece, yaptığı işlerin satılma kaygısına bürünmüşse; derhal kendine başka bir "meslek" arasın. sanat ve meslek kavramları arasındaki ince çizgi, dahilik ve delilik arasındaki ince çizgiye oldukça benzer. elbetteki materyalist bir sistemde paranın, sanatı domine etmesi ve bu gücü yok sayılamaz. ancak biraz durup, toplum içinde aylin aslım' ın yerine bakmak da gereklidir.
lafı daha fazla uzatmadan; sorarım size, aylin aslım bu güne dek ne yaratmıştır? beste yapmak, söz yazmak demiyorum bakın. ne yaratmıştır? sanatçı bir bakıma tanrısal bir duruşla varolur ve varolmalıdır. aylin aslım kimin kafasında şimşekler çakmasına, kimin varoluş sürecinde sarsılmasına sebebiyet vermiştir? hangi blokları yıkmıştır? hangi sistemin karşısında bağıra bağıra varolmuştur? hangi fırtınayı dindirmiş, hangi toplumu yerle bir etmiştir?
aynı mantıkla; karşısındaki kitleye "madem sanat istiyorsunuz, paranızı doğru harcayın" deme cüretinde bulunan birisi, öncelikle bu soruyu kendine sormalıdır. ayrıca bir sanatçı, "ben yaşadığım dönemde beni anlasınlar ve tercih etsinler" kaygısına asla düşmemelidir. işte, "hadi gidin albüm alın" çıkışı, bu aceleci, toy tavrın bir göstergesidir.
"benim sanatım bu, devam edebilmem için şu yaşam kalitesi gerekli"
diye bir şey yok ve olmamalı. senin sanatın, senin yaşam kalitenden besleniyorsa ve ona muhtaçsa; o zaman yeryüzündeki tüm sanatçıların burjuvazi veya soyluların içinden çıkması gerekirdi. şu yukarıda saydığım isimlerin yaşamlarını biliyorsanız veya araştırırsanız; ne demek istediğimi anlayabilirsiniz. sıkıştığı noktada, yoz gençlikten dem vurmak oldukça çiğ bir davranıştır. sanatçının en son dışlaması gereken güruh gençliktir. zira sanatçının savaşında en büyük yoldaşı gençliktir.
bir sanatçı, ait olduğu toplumu sırf kendisine yeteri kadar para kazandırmıyor diye dışlıyorsa veya topluma küsüyorsa; çıkış noktası buysa, bence facianın daniskası kendisidir. bir sanatçı olarak; mevcut toplumu dışlamak veya mevcut topluma küsmek için, çok daha ayakları yere basan gerekçeler lazımdır. ve sadece bunlar yetmez. o sanatçı, o andan itibaren; o toplumu yok etmekle yükümlüdür, bunun için harekete geçmelidir. zira sanatçı sorumlu kişidir ve engel tanımamalıdır. sistemin önüne koyulabilecek taştır sanatçı. işte sanatçının sorumluluğu da bu noktada başlar.
ayrıca o gençleri tebrik ediyorum. kendilerini tanımam etmem. ancak doğru olduğuna inandıkları bir şeyi, yetersiz bir şekilde savunmaları; onları haksız duruma düşürmez. sırf kendilerini zayıf argümanlarla savundular diye, "inanmıyorlar ki zaten" diyemeyiz. hadi diyelim saçma sapan, laf olsun diye konuştular. e bu gene, o programda bir aylin aslım faciası olmadığı anlamına gelmez ki.
ve eğer ki birilerini alkışlamak gerekiyorsa; ben o "tüccar ağzıyla" sanatı ve sanatçıyı savunan aylin aslım' a ve şakşakçılarına karşı, o gençleri alkışlamayı tercih ederim. ha ayar vermişti aylin aslım; "tüketim manyağısınız eyvallah da, bizi de görün be abi". vay be, bravo!
ayrıca o gençlerin "ayar verememiş" olması, aylin aslım' dan "ayar yedikleri" anlamına da gelmez. kendisi önce elle tutulur bir kaç kelam etsin, ondan sonra ayar verme işine girsin. gerçi neyse bu "ayar verme" işi, anlayan beri gelsin.