sezen aksu

entry2002 galeri
    61.
  1. Bir derginin tanımına göre "yalnız avlanan tanrıça" o. Başka bir dergiye göre, "efsane", "kraliçe", "diva". Bunların hepsini üzerinde birleştirip, hepsini reddeden kadın. Kusura bakma iş işten geçti diyen, kaybolan yıllarını geri isteyen... Sahneye çıkıp da merhaba dedikten sonra Sezen Aksu kimliğini bir tarafa bırakıp insan olan. Seyirciyi küçümsemeyen, onları ciddiye alan, içini açan, acısını, sevincini en uç noktada yaşayan, gidemeyen, gitmeyen, ayrılamayan. Tebdil-i mekanda ferahlık olmadığını anlatan. Gerçek, dürüst, samimi. Adı gibi "sez"en.
    "Ayrı bir ilişki var aramızda..." diyen, bu ilişkiyi küçümseyenlere bir kelime bile etmeyen, hakkında yazılan onlarca eleştiriye, "beni ciddiye alıp köşe yazıları yazıyorlar..." diye cevap veren, "hiç eski sesi yok.." diyenlere inat ara vermeden şarkı söyleyen, "eski şarkıları yok..." diyenlere inat ara vermeden üreten, sezilen.
    Bir konserinde "beni hiç yalnız bırakmadınız, size ödenemeyecek bir vefa borcum..." var diyebilen, bir özel gecede Beyaz'ın onu diva, sanatçı, kraliçe diye çağırmasını, "o dediklerinizin hiçbiri değilim..." diyerek cevaplayacak kadar büyük olan, hayata teşekkür etmesini bilen, hemşirecilik, evcilik, doktorculuk oynamayan, dokuz aylıktan beri sadece şarkı söyleyip, dans eden. Hayatı hafifleten, hayattan çalan. Sadece seyircisi için değil, kendisi için de söyleyen, sahnede acı çeken, oynayan, gülen, eğlenen, güldüren, eğlendiren, kanatan, yaralayan.
    Londra'da tüm söylenenlerin aksine, seyirci yüzünden sahneye geç çıkan, şarkılarını söyleyen, büyük alkış alan, ispanya radyolarında konserinden iki hafta sonra bile şarkıları çalınan, Çakkıdı'yla, Erguvan'ı aynı dönemde yapabilen, sabah programı izlerken bile şarkı yazan.
    Sahnede ondan başka biri varken, kim olursa olsun mikrofonu ona tutan, geri çekilen, ona hakkını veren. "Bu şarkı senindir, istediğin zaman gel al" diyebilen, "hayatı bu kadar ağırlaştırmanın anlamsız olduğunu öğrendim" diyebilecek kadar olgunlaşan, yıllar önce sevdiğini hala unutmayıp, ona şimdi bile "izmir yanıyor, kara sevdam hasretinden" diye seslenebilen, tutkuyu, aşkı, acıyı aynı küçük bedende birleştiren.
    Canı büyük, bedeni küçük olan. Konserlerinin sonunda "yine ne güzel bir armağan verdiniz bana, yine ne güzel iki-üç saat çaldım hayattan" diyip seyirciye hakkını teslim eden, "herkes şarkı söylemeli, ben Tanrı'nın terazisi değilim" diyen, evine gelen bir hayranını uğurlarken balkondan "bana fotoğraf çektirmeye geleceğine söz ver" diyecek kadar anlayışlı, "biz şanslı doğanlar, kızlarımızı okutalım" diyecek kadar duyarlı, yaptığı yardımları duyurmayacak kadar yüce gönüllü, Türkiye'nin en çok yardım yapanlarından.
    "Geçer..." diyip her kötü anın etkisini azaltan...
    "Kavaklar..." derken yüzündeki hüznü sesine koyan...
    O balkondayken kapısına gelip şarkı söyleyenleri içeri alıp poaça ikram eden, onlarla konuşan, onları hayran olarak değil, insan olarak ağırlayan.
    "Beni çok büyütüyorsunuz" diyen, "en büyük sensin" diyenlere aniden sinirlenen, "neye göre büyük, kim diyor bunu" diye soran.
    Hızlı tren kazasından etkilenip sahnede, "bugün konseri iptal etmeyi düşündüm" diyen.
    Eskidendi şarkısını söylerken çok zarif bir şekilde ayağını yere vuran, acısını hafifleten, şarkıyı çoğaltan, şarkıdan büyük, "hani kimse ölmemişken..." lafını söylemeden çoğunlukla duraklayan, kalbi hançerleyen.
    "Uzun yıllar şarkı söyleyeceğiz" lafı üzerine en çok yakışan.
    Başını yukarı doğru kaldırıp, ellerini iki yana açan, "beni unutma..." diye haykıran.
    "Ben hayat tamircisiyim, sanatçı değilim, pop müzik yapıyoruz, bu kadar ciddiye almayın" lafını onca sanatçıyım diye etrafta dolaşana rağmen gocunmadan söyleyebilen.
    Sahnedeyken birden seyirciler arasından yükselen "şarkısız bırakma bizi..." sözünden o an etkilenip, çok duygulanan.
    Merdivenlerden aşağı su içmek için inen iki çocuğu sahneye alıp kendi suyundan veren.
    Konsere getirilen ve konser esnasında ağlayan bir çocuğun annesine dönüp "bu yaşta çocuğu niye getirdiniz, o parkta oynama yaşında, Sezen Aksu'yu sevmez ki daha" diye yaklaşabilen, kendini bilen.
    "Her insanın karanlık noktaları vardır, hepimizin içinde şeytan var" diyip, "masum değiliz, hiçbirimiz" diye tamamlayan.
    Kendisinden şarkı isteyen seyirciye "ayarlayabilirsem söyleyeceğim, şimdi bir şey söylenince hayır diyemiyorum" diyen.
    Bir arkadaşına ödünç verdiği yüzüğü onun parmağında görünce "Bu yüzük çok güzelmiş, nereden aldın?" diyebilecek kadar karşılıksız, beklentisiz paylaşan.
    Herkesin kalbine giren, başka tanıma göre her gönülde konacak bir dal bulan, can...
    Her şeye rağmen şarkı söyleyemeye devam edecek olan, şarkılarıyla hafifleten, kelimelerle oynayan, söylenecek şeyleri tükenmeyen.
    "Her insan kendinden yanadır" diye artık röportaj vermekten kaçınan.
    Konser arasını "bugün dua ettim hepimiz için, yüce Tanrı insanı affetsin" diye verdiğinde insanı ağlatan.
    Ruhu temizleyen.
    Mutluluk veren.
    Sezen.
    Hayata rağmen, hayat için, şarkı söyleyen.
    8 ...