kuzey kutbu dairesine yakın olmamdan dolayı buralarda güneş 9'a doğru yüzünü gösteriyor. aslında geceyi gündüze tercih ederim. sessizdir, sakindir, dinlenirsin az çok. saat farkı olayını tamamiyle üzerimden atmışken kendimi hep yıkık ve yangın artığı bir şehirde buluyorum sebepsiz yere. hayalllerin gerçek olduğu bir dünya. nerden bileyim ki gerçekleşsin. oluyor, hayat her birimizi farklı yerlere sürüklüyor bir şekilde. bu akımda, yeni yerler, yeni insanlar görüyorsunuz. bu bağlamda ister istemez ya da koşullar gereği midir bilmiyorum ama insanlarla iletişime geçiyorsunuz. sanal ya da reel. "eski sevgilim şu anda hala litvanya hayalleriyledir sanırım(?) - o çoktan bitti, kapat şunu..."
meydanbenim... brell'i bir kez daha anıyorum burada. kafamda uçuşan latince ve fransızca kelimeler bir yana dursun, - charles baudelaire! sen de dahil - insanların kalpleriyle yüz yüze geliyorum çoğu kez. kelimeleriyle canlanıyor bir figür. "figürlerin dansı" diyorum ben buna kendimce. herkesin bir figürü, yansıması oluşuyor az çok buralarda. bu insan da onlardan birisi. hayatın acısını içine çekmiş bir kere, siğnesi çatlamış. kol kanat germiş sevdiklerine. sahiplenebilme adına. bana nick bulur musun 'u bile güzelce betimlemiş. abla olmuş, anne olmuş, teyze olmuş veyahut herhangi bir sosyal statü. hayatın içinden, en derinlerinden. kalbi titriyor kelimeler ile, sessiz ve naif...
anneanne demişsin, acı bir tebessüm kondu kalbime. ahh... insanlar büyüdükçe anlıyor işte, bil(e)miyoruz ki. basit, kolpa çarklara takılıp giderken çoğu zaman, bir soğuk damla ile hayatlanıyoruz yine ve yeniden. kimileri açlıkla, iç savaşla mücadele ederken, kimileri de keyif çatıyor hollanda antilleri'nde, hawaii'de, florida'da. eşitsizlikler canımızı yakıyor. meydanbenim ise, romanda satır aralarına gizlenmiş bir cümlenin gizli öznesi. biliyorum bazen efkarlanıyorsun, kalbin sevdiklerinden çok uzakta atıyor. bağdaş kurdurabiliyorsun ama insanlara, insanlar seni dinleyebiliyor...
bu insan, hayatın yoksunluğunu yüreğinde fazlasıyla yaşamış. yüreği hep titriyor, umarım hep titrer ve nefeslendikçe, hayatlandıkça da hayatın acımasızlığını bertaraf eder elinin tersiyle. ıssız kaldığın şehirlere, limanlara bir gün birileri muhakkak gelecektir. güneş senin için de bir gün gösteriye geçecek, yıldızlar susacak sonra. dolunay ışığında, ağustos böcekleri dans edecek. yangın artığı şehirlerde yolunu bulabilmen ümidiyle...