insanı kahreden bir gerçeklik. zamanında 2.dünya harbi esnasında, inönü'ye demişler, paşam gel uçak alalım, paşam şunu alalım, bunu alalım, zira her şey çok ucuzladı, tam vakti diye.. şef; olmaz öyle şef biz fakir bir ülkeyiz, biz bize anca yeteriz diyerek kestirip atmış. ne düşünmüş, ne ekonomistlere danışmış, ne anazliz yaptırtmış... hemen yok demiş olmaz öyle şey. daha sonra 5 katı fiyata almak durumunda kalmış paşa onları.
ülkenin memurlarının durumu fena değil, hatta gayet iyi, halk perişan. ülkenin yükünü çeken kesim köylü zaten. ellerinde ne var ne yoksa zamanında devlete vermişler, sonra savaş bitince de alamamışlar, inönü'ye memurların rahatının yerinde olması yeter sebep. bütün diktatörlüklerde, diktatörler hemen hemen aynı lafı eder, düşünür, düşündürttürür;
''biz fakir biz halkız''.
fakir olarak kastettiği devlet memurlarının daha rahat edebilmesi için kendini paralayan köylüler, işçilerdir her daim. böyle der ama o köylünün , o işçinin de asla zenginleşip başına bela, otoritesine zarar getirmesini istemez.
neyse dağılmadan;
küresel olarak düşünemez kemalistler hiçbir şeyi. bir maddeyi, bir kavramı bütünüyle ele alamazlar. içinde bulundurdukları ideoloji buna izin vermez çünkü. bu yüzden her şeye devlet egemen olmalıdır onlara göre. çünkü serbest piyasanın içinde kaybolacaklarını, çok sıradan görüneceklerini bilirler.
türkiye fakir bir ülkedir hep onlara göre. mahkumdur da buna.
onlar ise fakir türkiye'nin zamazingolarında vals yapan kemalistlerdir ama...