iyi, güzel herşey devlet denetimi altında olsun tabi. sonuçta devlet bizim devletimiz. elimizdeki, avucumuzdaki herşeyi yabancılara satamayız bu bir gerçek. buraya kadar herşey basit ama fazlasıyla doğru.
bir de şu var!
devlet denetimi altındaki bir çok kurum, devlet kontrolünde olmanın vermiş olduğu rahatlıktan olsa gerek bulunduğu sektörü sekteye uğratabilir. sen devlet olarak denetlersin o kurumu ve yanlışlarını söylersin, o da anlar ve doğrusunu yapmaya çalışır. şu ana kadar tamamiyle düz mantık yürütüyorum. denetleme ve uyarılar sonunda baktın bu iş böyle olacak gibi değil, hala yanlışlar devam ediyor. ne yapayım da verimlilik artsın? ben bunu bi satışa çıkartayım en iyisi dersin.
çünkü devlet denetimi altında olan bir kurumun çalışanları *, ''oh kebap mına koyim devlet memuruyum, maaşım var tam vaktinde yatırılıyor, ben daha ne isteyim'' gibi bir düşünceye sahip olabilir. şimdi bana çıkıp da yok efendim olmaz öyle şey demeyin. hepimiz insanız. ayrıca bir devlet kurumuna gittğimizde kuyrukta sıra beklerken 2 saattir yarım metre bile ilerleyemediğimizde devlet memurlarına ve o devlete sövmüyor muyuz? söven kişiler kimler, bizler değil miyiz? bizleriz.
abi bir futbol maçında bile hakem sert giren bir oyuncuya önce uyarı verir, bir daha bu tekerrür ederse sarı kart verir, 3. kez oldu mu ''e sikeyim seni yeter lan'' deyip kırmızı kartı verir ve oyuncuyu da diskalifiye eder. bu da ona benzer işte. uyaracaksın, olmadı mı, bir dahaki sefere daha sert uyaracaksın, yine mi olmadı, ecnebinin kollarına atacaksın bak o zaman gör nasıl verimlilik artıyor?
işin milliyetçilik kısmı da devreye girer tabi bu durumda. efendim niye devlet kontrolünde değil bu kurum? iyi de arkadaşım zaten biz her kurum özelleştirilsin demiyoruz ki. öyle dersek zaten bildiğin ülkeyi satmış olursun. affı yok bunun.
telekomu özelleştirebilirsin ama gidip de boğazları yabancılara veremezsin. hatanın affedilmeyeceği kurumlarda işi en başta sıkı tutacaksın. adam gibi denetleyeceksin. zaten adam gibi denetlersen özelleştirmeye de gerek kalmaz.