bir zamanlar baba mesleği olmasından ve aileye çalışırken yardım etme sorumluluğundan dolayı içinde bulunduğum topluluk. öğrenciliğini gençliğinde siyaset yapmak uğruna bir kenara fırlatan babam - yeri gelmişken kendisini sevgi ve saygıyla anıyorum- ben kendimi bildim bileli ticaretle ilgilenmiş biridir. yıllarca kabzımallık yaptıktan sonra 2001 deki krizde batan kendisi öğrencilik yıllarında harçlığını çıkarmak için icra ettiği pazarcılık mesleğine geri dönüş yapmıştı. ben de üniversiteyi kazandıktan sonraki ilk 2-3 yaz tatilinde memlekete gidiyordum.
küçük bir sahil kasabası olan silifkede oturduğumuz için, esnafların adam gibi para kazanabildikleri yegane süre yazlıkçıların kente akın ettiği ve güzel sakin dokuya varlıkları ile adeta tecavüz ettikleri yaz mevsimiydi elbette ki... mersin toptan sebze-meyve hali ise çok seçeneğe ve rekabete sahip olmasından dolayı fiyatlar konusunda tercih edilebilir durumdaydı.
ancak şöyle bir problem vardı:
sabah dolu bir şekilde tezgah kurabilmek için ve mersin silifkeye 1,5 saat uzaklıkta olduğu için alışverişin geceden gidip yapılması zorunluluktu. işte o zamanlar 3 ay boyunca her gece insanlar yataklarında mışıl mışıl uyurken gece çalışmanın nasıl bir şey olduğunu anladım. gece 3 ' te başlayan alışverişe yetişebilmek için saat 1 gibi silifkeden çıkmak gerekiyordu. 3 te başlayan bu alışveriş sabah 7 gibi biter daha sonra geri dönülürdü. tabi ki malları tek başıma önce kantara daha sonra arabaya yüklemek,daha sonra da bunları tezgah kurmak için geri boşaltmak zorundaydım. ve o günlerde aklıma hep şu gelirdi:
her gün aynı saatte - sabah saat 6:30 gibi- boğucu bir yaz gününde bile sabah insanın içini gıdıklayan bir şekilde hava serinler, uyku çok daha tatlı hale gelir.. ve ben her gün aynı saatte bunu düşünür ; hayatta kalma mücadelesinin ne kadar zor bir şey olduğunu düşünürdüm... yatakları sıcacık olmuş ve üstlerindeki örtüye daha da sıkı sarılarak uyuyabilen insanlara imrenir ; hafifçe iç çekerdim...