o gördüğün teyzeler var ya hani, ellerini ortada kavuşturan, kadın programları izleyen, sesleri tiz, içleri kalın, nasırlanmış, kafaları, ruhları. onlar salak değiller hayır. onlar yaşıyorlar, nefes alıyorlar, üstleri örtülmüş, kafaları örselenmiş, canları yanıyor. bir kadının gelebileceği en acınası noktaya sürüklenmişler onlar. ama hala kadınlar. alsan karşısına konuşsan, ne yüce sözler söylerler tüm saçmalamaların, dedikoduların ve "aman kızım işte nolcak hayat" ların arasında. gördüm ben onlardan çok. anneannemin çevresinde var bir sürü. ama şekerler bir yandan. korkutucular da, kirlenmişler falan ama, şişko memelerinin arasına da giresin geliyor, öyle de şevkatli oluyor bazıları.
onlarla girmek istedim konuya. bizdeki versiyonları fena durumda. ama öz aynı öz.
kadın olmak zor zanaat vesselam. her yerde her zaman. görevler, duygular, aşk, gitmek, kalmak, annelik, çalışmak, seks, sevgi, güç, yalnızlık; çek git veya gitme kal.. ne farkeder. nasıl çözülür de denge kurulur. duygular ve güdüler izin vermiyorki yalnızca mantık çalışsın. kafan çalışsa bir türlü çalışmasa ayrı türlü..
saatler olabilecek en yalın bir o kadar da entellektüel anlatımlardan sanırım kadın olmaya dair. hepsinin karışmış, püsür olmuş ruhları. modernizmin anlattığı özgürlük, geleneğin anlattıgı kurumlar, içten gelen aid olma ve tekil kalma güdüleri arasında, yaşadıgımız tüm o gel gitler.. anneden bulaşır karmaşa, hayatla devinir, gelir sen olur.
kadın olmayı başarabildiğimiz gün, kendimiz olabileceğiz sanki..