en sonunda, yirmiler bitmiştir. kararsızlıklar içinde kalıp; ne yapacağını bilememenin, rüzgarlara kapılıp kendini oradan oraya savurup; tanımadığın kıyılarda bulmanın, o kıyılardan tekrar kendine dönmeye çalışmanın yaşları yirmiler, nihayete ermiştir.
sor bir kendine, başka başka adamların ve kadınların peşinden kendinden epey uzaklara gidip, sonra o tanımadığın bilmediğin uzaklardan, kendine geri dönmeye çalışmadın mı?
güzeldir otuz yaş!
çünkü artık çocuk değilsin. büyümek iyidir. çocuklar hiç ummadığın kadar acımasız olabilirler. çocuklar insanlara hiç ummadıkları merhametleri gösterebilirler. çocuklukla ilgili bir tek "şaşırmak özelliğini" alabilirsin yanına. almalısın, ilerleyeceğin yolda gerekli olacak! çünkü şaşıracak çok şey karşına çıkacak.
çocuk yerine koyup seni aslında hiç de çocukça olmayan cümlelerini arada kaynatmadılar mı?
artık sen de "büyüklerin" arasındasın, sözlerinle onların ağırlığındasın.
otuz yaş güzeldir!
hayatın en güzel yerindesin. gençliğin o tatlı kıvamıyla, yaş almanın bilgeliği arasındaki en üst noktada duruyorsun. ister tekrar uçuşur, ister beğendiğin yerde durursun.
şimdi sen büyük yolculuklara hiç korkmadan çıkabilirsin.
şimdi sen tam kendine göresin.
güzeldir otuz yaş!
bundan sonra başkalarının senin hakkında düşündükleri de önemli değil. sen artık görkemli bir kayalıksın, hayat bu görkemli kayalığa dalga dalga vuruyor. sözler, kötülükler, su kabarcıkları gibi yok oluveriyor. sen yine o görkemli yerde duruyorsun. rüzgar uğulduyor tepelerinde; saçların uçuşuyor sanki gülüyorsun.
muhteşemdir 30 yaş!
o görmekli kayalığın tepesinden etrafı seyretmek;
peşinde sanki bir rüzgarla yürüyor olmak.
artık sen yürüdükçe rüzgar estiriyorsun.
böyle hissetmek iyi geliyor ya da.
ama kendini sevme işini abartmayacak kadar da kendini biliyorsun.
efendisin, iyisin.
canın fena sıkılsa da ara sıra;
artık kendini tedavi etmeyi de biliyorsun...
tüm otuz yaşını kutlayanlara armağanım olsun... *
--spoiler--