sade/ duru ve bir o kadar başarılı carlos sorin filmi. arjantin ve ispanya ortak yapımı.
film de bahsettiğimiz duruluk, oyuncuların büyük çoğunluğunun profesyonel olmaması, müziğin dingin filme sakin yansıması, hayli natural yaşam hikayeleriyle örtüşüyor. 85 dakikanın bu manada nasıl akıp geçtiğini anlayamıyorsun izlerken. arjantin hikayelerinde yüzlerden tebessüm eksik olmuyor. ayrıntıların büyüsü doğal yaşam halleri içinde keyif veriyor.
80 yaşındaki amcamızın bir kazaya sebep olup ordan gidivermesi yanındaki köpeğinin (kötü surat'ın) onu terketmesiyle sonuçlanıyor. amcamız kötü surat'ın malum şehir girişinde olduğunu duyar duymaz ona gidiyor otostopla. dükkanını yaşadığı yeri bırakıp. maksat, kötü surat'ı getirip bir nevi gönül alma. bu sebeple yola koyulmuş amcamız. onu yolda genç bayan bir biyolog arabasına alıyor. ve yolculuk devam ediyor. burda amcamızın biyaloga sorduğu köpeklerin algısıyla ilgili sorduğu soru güzel minimal bir detay olsa da hakikaten hoş durmuş. güleryüzlü hatunun doktora kadar gelip amcayı muayene ettirmesi ayrı bir hoşluk. amcamız da kendisini göndermek istemeyen oğlunu bir yerlerden geliyor sanıverme söz konusu. yol boyunca. oğluyla karşılaşmama isteği.
diğer tarafta filmin esas adamı sayılabilecek * gevezelikte sınır tanımayan zamanında kıskançlık kriziyle eşiyle ipleri koparan pazarlamacımız. ve onun ayrıntılara inanılmaz önem verişi. hiç tanımadığı rene için dahi olsa. pasta alınıyor unutulmayan doğum gününe binaen. pastadaki değişiklikler pastanın futbol topundan kaplumbağa oluverişi ve yaratıcılığa göndermeler üst düzey. tam bir pazarlamacı çenesi var biraz da artık özeleştiri yapabilmeyle farklılaşıldığı göze sokuluyor. tvde oynayan dizideki kıskançlık sahnesi bir diğer güzellik. rene kız mı oğlan mı? futbol toplu pasta ancak oğlanı kurtarır. kaplumbağa yaparsak onu hem kız için hem erkek için süper hediye olmuş olur. bir de gözden kaçmayan bir edison örneği var orda. akabinde almak istemeyen dosta ürün satışını amaçlama. koşu bandı. hem de ucuz.almazsan kendine edersin yani. müşterisinin oğlu veya kızına tanımıyor çünkü doğum günü pastası yaptırıp müşterisini kardeşiyle gördüğünde üzlüp pastayı pazarlamacımızın yediği sahne kanımca filmin zirvesi.
üçüncü tarafta gene o kasabadan malum şehre çarkıfelek tarzındaki yarışmaya katılma hakkı kazanıp giden bir ablamız var çocuğuyla gidiyor. ödüllü tv yarışmasına bel bağlanmış hem de mutlak tarafından. bir mutfak robotu kazanılıyor lakin o ödül güzellik setiyle değiştiriliyor şişman hatunun ısrarı üzerine. sıradan hayatlar demedik mi filmin anlatımında tam manasıyla öyle işte. sıradan hayat karelerinin inandırıcılığı daha tatmin edici oluyor her hattıyla. ödül alınıp dönülüyor. amcamız da aynı otobüste köpeğiyle. çocuk için para ödenmiyor otobüste.
pazarlamacımız müşterisine 4 ürün bırakıyor, çantasını düşürüyor heyecanla. bayanın gözlerinin içi gülüyor. ve kendi doğum günü tarihini söylüyor, unutmamsı gereğiyle birlikte.
harikulade sımsıcak bir film arjantin hikayeleri. özellikle kışın soğukluğuna karşı insanın içini ısıtan inandırıcılık kalibresini doğal hayatlardan ve tebessümlerinden alan bir film...
izleyin, izletin hele bu soğuk günlerde!
10 üzerinden 8!