şimdi serbest düşüncemizi geliştirerek, türkiye gibi ortadoğu'da bulunan ve bu coğrafyadaki birçok diğer ülke gibi siyesetini kendi siyasetçilerinden ziyade abd ve emperyal güçlerin şekillendirdiği bir ülkenin karar mekanizmasının nasıl bağlandığına bir göz atalım.
malum, apo ülkemiz tarafından değil, cia ve mossad'ın ortak harekatı sonucu kenya'da yakalandı. yakalandıktan sonra da türkiye'ye "emanet" edildi. bu noktaya dikkat: "emanet edildi". hatta rahmetli ecevit, yaptığı ilk açıklamada da "amerika bize niye apo'yu verdi, onu hala ben de bilemiyorum" demiştir. zira abd apo'yu bize yılanın başını ezerek, teröre darbe indirmemiz için değil, hapiste besleyip ülkenin edilgen siyasetini, tahakkum altına alınmış karar mekanizmasını ve en önemlisi kuzey ırak'daki kürt devletinin kurulmasına tepki göstermemesini teyid etmek için teslim etmiştir. zira ecevit teslim sonrası yaptığı bir başka açıklamada da "apo'nun türkiye'ye teslim edilmesi, abd ile olan alışveriş ilişkimizin bir sonucudur, bu alışverişte apo'ya karşılık türkiye'nin ne verdiği hala açıklanmadı. Dahası Apo'nun ele geçirilmesiyle türkiye'de oluşan coşku dalgasını ustalıkla arkasına alan Ecevit, partisini 1999 seçimlerinden birinci çıkartmıştır. seçimden sonra dsp-mhp-anap koalisyon hükümetini kurarak yeniden Başbakan olan ecevit, kameralar karşısına geçerek özellikle şu cümlenin altını çizmişti: "kuzey ırak'ta çağdaş bir devlet kuruluyor!". bu sözlerden de türkiye'nin kürt devletini kabul ettiğinin kripto ilanı demek olduğunu anlamak pek de zor olmasa gerek.
yahudi lobisi daha önce de şöyle bir beyanat vermişti: "Türkiye'ye PKK'nın kellesi hediye edilmeli, karşılığında da Kuzey Irak'taki Kürt devletini kabul etmesi istenmeli". Apo'nun Türkiye teslim edilmesinin ardından Ecevit'in söylediği sözler, bu senaryonun ABD-israil-Türkiye üçlüsü tarafından 'müştereken' uygulandığının kesin kanıtıdır. Ecevit'in "Apo'yu neden bize verdiler, bilmiyorum" sözlerinin doğru cevabı, yine kendisinin kullandığı ifadelerde gizlidir. Amerika, Ecevit'e "Kuzey Irak'ta çağdaş bir devlet kuruluyor" sözlerini söyletmek için Apo'yu Türkiye'ye teslim etti. Apo'nun teslimatı aslında Türk milletini aldatmak için kullanılan bir malzemeden ibarettir. Zira, Kürt devleti zaten kabul edilmişti. Orgeneral Eşref Bitlis de, Uğur Mumcu da kuzey ırak daki kurulması planlanan kürt devleti stratejisini ve terörün arkasındaki mihrakları araştırırken ya da bulmak üzereyken öldürüldüler.
1993 yılında NATO Başkomutanı/ABD Genelkurmay başkanı incirlik üssünde verilen gizli brifingde, Amerika subay şöyle demişti: "PKK'nın görevi Kürt devletinin kuruluş süreci boyunca Türkiye'yi angaje tutmaktır". Apo, Türkiye'ye gelir gelmez sarfettiği "Ben rolümü oynadım" mealindeki sözleri ile aslında kendisine verilen görevi kastediyordu. Apo'ya bu görevi verenler, yani ABD-israil ikilisi, elbette ki asılmasına izin vermezler. Apo'nun asılmayacağı şartını da AB değil, ancak onu Türkiye'ye teslim edenler, yani ABD-israil ikilisi koyabilir. Ecevit, önce Apo'nun idam dosyasını Başbakanlıkta bekletti, ardından da TCK'dan idam cezasını kaldırarak, onu yasal güvenceye kavuşturdu. Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz da bu vebale ortak oldu.
uzun lafın kısası, mhp de anap da dsp de bu süreçte "pasif" rol oynamışlardır. yakalayan da teslim eden de raconu kesen de emperyal güçlerdir. idamın kaldırılması, ab'ye uyum süreci, bm güvenlik konseyi vs vs gibi zırvalar ancak gerçeği göremeyen insanları kanalize etmek için uydurulan şeylerdir. bu bağlamda üstte verdiğim bkz içindeki isimler de bu oyunu bozmak isteyen fakat elleri bağlı olan insanların isimleridir. malesef bu ülkede toplumun seyrini değiştirecek geniş çaplı bir karar verilmesi sanıldığı kadar kolay olmuyor. en azından meselenin arklasındaki denge politikalarını, dış güçlerin baskı politikalarını, istihbarat ve derin devlet yapılanmalarını, iç muvazeneleri iyi analiz etmek gerekir.