yine o ses kulağımda 'sen öldürmek için yaratıldın' bir an her yer karardı. sonrasında gözümü açtığımda hastanedeydim. yanımda törende de yanımda bulunan bir kadın vardı, uçak kazasından kurtulan başka biri.
charles: neredeyim ben? ne oldu?
--hastanedesiniz, törende bir anda yere düştünüz, fenalaştınız. hastanaye getirdik; ama endişelenmeyin önemli bir şeyiniz yok.
yataktan kalkmak istedim ama kadın beni engelledi.
--biraz dinleseniz sizin için iyi olacaktır.
charles: peki
dedim ve tekrar uzandım.
charles: siz de uçak kazasından kurtulanlardansınız değil mi?
--evet.
charles: bir yakınınızı kaybettiniz mi?
--evet.
dedi ve hüzünlendi bir anda.
--biricik kızım andy'i kaybettim.
charles: üzgünüm, acınız tazelemek istemedim.
--hayır önemli değil. peki, siz?
charles: eşimi kaybettim.
--üzüldüm ama bu olağan bir şey. nasıl olsa onlar bizi cennette bekliyorlar, onlar sonsuzluğa ulaştılar.
charles: katolik misiniz?
--evet.
charles: belli cennet, sonsuzluk, kader gibi kavramlarla oyalanıyorsunuz siz de.
kadın bir anda şaşkınlıkla bana bakmaya başladı.
--inançsız biri olabilirsiniz ama inanan birine ve inancına saygı duymak zorundasınız.
charles: saygı duymuyorum demedim.
--fakat kastettiniz.
charles: hayır kastetmedim de, sadece görüşlerim benim onlar.
--ukalasınız.
dedi ve odadan çıktı. bu arada doktor girdi odaya, kadının hızlı çıkışına şaşırmıştı biraz.
doktor: nasılsınız charles bey?
charles: iyiyim, teşekkür ederim.
yataktan kalkmaya yeltendim.
charles: ben de taburcu olmak istediğimi belirtecektim size.
doktor: birkaç gün hastane de kalmanız gerekiyor charles bey.
charles: bana sadece charles diyebilirsiniz.
doktor: peki charles, törende bayılmanızın asıl sebebi beyninizdeki tümördü.
gülümsedim. uzun zamandır ilk defa gülebiliyordum.
doktor: iyi misin charles?
charles: iyiyim. peki, tedavisi mümkün mü?
doktor: hastalık ilerlemiş, bu noktadan sonra sadece ölümünüzü bir müddet uzatabiliriz.
charles: ne kadar yaşayabileceğim?
doktor: eğer tedaviyi kabul ederseniz, yaklaşık olarak 18 ay.
düşündüm, en fazla 18 ayım vardı artık. peki ya sonrası? sonrasını kim bilebilir ki? belki yeniden doğacaktım; belki yok olacaktım. geleceği düşünmek için erkendi ama.
___
tedaviyi kabul ettim. doktor bir müddet daha hastanede kalkam gerektiğini söyledi. hastanede yatağımda yatarken, bir grup insan odama doldu bir anda. gelenler uçak kazasından kurtulan 12 kişiydi. yalnız bırakmıyorlardı artık birbirlerini; artık bazılarına göre şanslı 12 kişiydi ve birbirlerinin dostlarıydı artık. dün hastanede yanımda bulunan kadında gelmişti. açıkçası kendisini sinirlendirdiğimden geleceğini sanmıyordum. kadına bakarak
charles: bana kızgınsınız sanıyordum.
kadın: öyleyim.
charles: ama buradasınız.
kadın biraz düşündükten sonra.
kadın: buradayım çünkü siz ciddi bir hastalıkla karşı karşıyasınız. ve biz kader dostlarınız size destek olduğumuz görmenizi istedik. kişisel olarak algılamayın lütfen.
charles: kader arkadaşlarım öyle mi?
kadın: lütfen yine tartışmayalım. sadece insanların inançlarına, değerlerine saygı duymak zorundasınız.
charles: peki ama şu üçüncü çoğul şahıs beni çok sıkıyor. nezaket göstermenize gerek yok.
kadın: çok ukalasınız.
charles: bu kadar hakaret yediğim kişinin ismini öğrenebilir miyim peki?
kadın: sandra ben.
___
kendilerini kader dostlarım olarak gösteren kişiler gitmişlerdi. ben de kendi kendime konuşuyordum
charles: arkalarında imza niteliği taşıyan bir çiçek bırakmışlardı, büyüktü. üstünde hepsinin ismi yazan bir kart vardı ve üzerinde klişe olarak iyi bir dilek. yapmacıktı herkes, her şey. kader arkadaşlarımmış peh.. hepiniz sadece kendinizi kandırıyorsunuz. acımı paylaşabileceğini sanıyorsunuz. ölen yakınlarınızın acısını beni bağrınıza basarak gidereceğinizi sanıyorsunuz, yanılıyorsunuz. acımı da azaltamazsınız siz sadece geçmişi hatırlatıyorsunuz. kader var mıdır? hayatımızın senaryosu yazılmış mıdır ki siz benim kader dostum olabiliyorsunuz. ama tanrı her şeyi bilir değil mi? tanrının adaleti her şeyden üstündür. peki neden eşim yerine sizden birini almadı tanrı yanına. neden benim değer verdiğim kişi?
ve yine o çınlama geldi kulağıma, uğultu dayanılmazdı ve yine aynı ses.
--sen öldürmek için yaratıldın.
bir an kaldım. sonra sorguladım, belki de o 12 kişi de ölmeli. belki ben bunu yapmak için sağ kurtulabildim. belki de tanrı onları öldürmemi istiyor. gördüğüm rüya, dükkan ve en önemlisi bu ses. evet, öldürmeliyim. o kazayı hatırlatıcı hiçbir şey olmamalı ama nasıl yaparım? 18 ayım var, 12 kişiyi öldürebilmek için. peki nerede? dükkan, evet dükkan olabilir. hem de sakin bir yerde, kimse şüphelenmez. bu arada doktor içeri girdi.
doktor: nasılsın charles?
charles: çok iyiyim.
dedim gülerek.
doktor: sevindim. tedavi süreciden pozitif olman senin aleyhine olacaktır. şimdi tedavine bu hapları alarak bugünden itibaren başlıyoruz.
dedi doktor. benimse aklımda öldürülmeyi bekleyen 12 kişi vardı. doktor daldığımı farketti. ben ise durumu toparlamak için atağa geçtim.