söz konusu birliğin anlayamadığı bir şey var sanırım. ya da ateist değiller, çözemedim.
başkasının inandığı bir şeye inanmamakla aslında yeni bir sıfat kazanmıyor olduklarını idrak etmeleri lazım. inanan onlara ateist der, tamam. ancak ateist kendini tanrının varlığı veya yokluğu üzerinden tanımlıyorsa o noktada bir sıkıntı var zaten. eylem inanandan gelir burada. eylemsizlik beraberinde bir sıfat getirmez. adama dünya görüşünü sorduğunda müslüman olduğunu ifade edebilir ama sen "ateistim" dersen bu garip olur.
- ne yapıyorsun?
+ ne yapayım, tanrıya inanmıyorum.
hiçbir şey değil misin bre insan evladı. bir insan kendisini birincil olarak nasıl olmadığı bir şey üzerinden tanımlar, varlığına inanmadığı bir şeyle kimlik oluşturur?
elemanın biri zamanında "adam elektrikçi değil de mimarsa, ona aelektrikçi demeyiz, mimar deriz" demişti. doğru söylüyor. net. ancak uludağ'da anladığım kadarıyla farklı bir motivasyon söz konusu. çok sayıda ateistin hayatlarını din/tanrı/peygamber nefretine adadılarını gördüm. ilk etapta iyi niyetle düşünmeye kalkınca şu sonuç çıkıyor:
- bilimin ışığında bir dünya görüşü benimsedik. sürekli ironi yoluyla, tekmil yoluyla dinin saçmalıklarından dem vuruyoruz, tanrının olmadığına dikkat çekiyoruz ki herkes aydınlansın.
gelgelelim bu da havada kalıyor, zira bu sözlükteki ateist/agnostiklerin gruplaşarak alenen taşak geçmeye yeltendiklerini gördüm. bu şekilde bir aydınlatma biçimi yok. dolayısıyla çağdaş düşüncelerle gençliğin ışıması kimsenin skinde falan olmuyor. işte bu yüzden bir sk anlamadım bu zevatın eyleminden. söz konusu motivasyonu benimle paylaşan ilk ateiste yüz bin lira veriyorum.