"senin de elinde bir şişe şarap var, benim de. ben istanbul'da içeceğim, sen dünyanın neresinde istersen..."
ateşli gencin işine gelmemişti ama merak da ediyordu ne tepki alacağını, ne kadar da köy marjinali pozu kesmiş olduğunu, dökük ihtiyarın karşısında... bu merakla "eee" dedi.
"ve ben" dedi ihtiyar. "sadece iki yudum içeceğim. sen ise bütün bir şişeyi..." ve asıl soru diye ekledi "hangimiz daha çok sarhoş oluruz?"
genç düşünmeksizin biyolojik bir cevap verdi "ben" diyerek.
itiraz etti ihtiyar "sen sadece daha çok içmiş olursun; ben ise daha çok sarhoş. bir yudumunu beşiktaş'ta dikerim, şişenin yarısını şarapçı hakkı dayıya adarım, diğer yarısına konar gönlü, nafile... sonra bir yudum, ortaköy'de boğaz köprüsüne tokuşturup çekerim ki deniz dalgalanır gözümde. kalan yarım şişe köpekleri ile beraber cuma'nındır, kayıtsız."...
""sen de iç be abi" derse cuma, o zaman işler sarpa sarar. gülhane'ye gitmek vakti gelmiştir. sonrası alkol koması... sabaha vakıf gureba'dan alır eş-dost. boyoz nedir bilmezler ama anlayacaklarından şüphem yok beni. haydi sana afiyet olsun evlat... ama dikkat et, yanmasın..."