kesin küçüklüğünde bakkal amca bezdirmiştir bunlar. inelim hemen çocukluklarına; harçlığını alıp bakkala giden küçük eh işteci, bütüüün raflara tek tek bakar, her şeyi eller, her şeyin fiyatını tek tek sorar, bezdim bakkal amca, kaşlarını çatar; ama nafile. küçük eh işteci, sanki hayatının son harçlığını almışçasına, en iyisini bulmalıyım en iyisini en iyisini diye aranır da durur. fakat sonrasında, bir türlü tatmin de olmaz bunlar. o kadar çok düşünmüşlerdir ki, artık her nesnenin kafalarında ayrı bir yeri vardır. yaptığı şeyi yaparken bile, yapacağı diğer şeyleri düşünürler. bu eh iştecilerimizin topluma verdiği zarardan daha çokunu kendilerine verdikleri mikroskopla gözlemlenmiştir. başka şeylere odaklanmaktan, içinde bulundukları "an"ın tadını asla çıkartamazlar çünkü.
büyüyünce, şıklı soru doldurma, "hangisini giysem?", "ne yesem?", "kimi arasam?", "bu yazar iyi mi demiş, kötü mü demiş, ne demiş?" vb. sendromlar vazgeçilmezleridir.