allah

entry3481 galeri video14
    610.
  1. felsefenin en basit argümanlarının en sade anlatımlarından "kafası bulanan" insanlar, tam da "anası babası belli olmayan din istismarcıları"nın hedef kitlesidir. ve bilgiye karşı bu mesafeli duruş, verilen bilgiyi anlamanın getirdiği zorluğu göğüslemek yerine olguların özünü kaçırmak pahasına örnekleri basitleştirenler, bu milletin bu "anası babası belli olmayan din istismarcıları"nın retoriklerindeki çıkmazları farketmesini ve dolayısıyla onların basitliğini görmesini engelleyen bir tutum içinde olduklarını fark etmelidirler. 0 ve 1 yerine 1 ve 2'lerle verilen şey subjektif bir seçimin uzun uzadıya anlatılmasından başka bir şey değildir, felsefi argümanlar konuların kişilerden bağımsız olarak derli toplu anlatılmasına ve böylece inanan-inanmayan bireylere değil inanılan-inanılmayan kavramlara odaklanılmasını sağlar, bu sayede insanlar düşünme pratiklerini geliştirirler ve olguları kişilerden bağımsız değerlendirme şansı yakalarlar. bir dine inanmayı "semavi bir dine inanmak" olarak basitleştirmek de aynı hastalığın ürünüdür, bu anlayışa göre "semavi", "kitabi" kelimeleri tamamen gereksiz kelimelerdir. "din" demek zaten bu demektir. din benim yaşadığım dindir ve bunun dışındakiler din değil başka bir şeydir. çünkü tanrılarını böyle fanatikçe savunanlar her zaman "din denince akla geleni" anlatırlar, halbuki din denilen şeyin objektif bir tanımı vardır ve objektifliğin her türlüsünden kaçıldığı gibi bundan da kaçılmaktadır. dinin tanımı tdk'ya göre: "Tanrı'ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal bir kurum, diyanet" tir. ikinci tanımı "Bu nitelikteki inançları kurallar, kurumlar, töreler ve semboller biçiminde toplayan, sağlayan düzen" dir. görüldüğü gibi ilahi bir kitaptan hiç bir yerde bahsedilmemektedir.

    tabii ki dinlerin inananlarına faydaları olmuştur, bunu saldırı amaçlı söylemiyorum gerçekten de toplumların bazı kesimleri, bizzat kendileri işin kolayına kaçmak için, ya da "kafanız bulanmasın" diyerek onları sömürüye hazır hale getiren zümreler tarafından "düşünmemeye" teşvik edilmiş kitleler, dünyada insanlığın ve diğer canlı türlerinin zararına olacak davranışlardan ancak dinlerin saldığı ahiret inancı ve korkusuyla uzak tutulabilmiştir. ancak bu dinlere inanan insanlarla bunları konuştuğunuzda, siz bu faydalardan açıkça söz edebilirken, karşınızdaki inancının doğası gereği aynı dinlerin insanlığa zararlarından bahsedememektedir. dinler tarihi boyunca din adına ortaya konmuş vahşet bu kitle tarafından ya görmezden gelinmekte ya da "ama bunda tanrının suçu yok bu insanın suçu" noktasına sabitlenmiş bir argümanla konuşmaktadırlar. tanrının bu insanların yanlışlarından sorumlu olmadığı ama yaptıkları tüm iyiliklerin özü olduğu gibi bir iddiayla mantık sınırlarını zorlamakta, mantık sınırlarını zorladıklarını söylediğinizde de "bunun mantık değil inanç meselesi" olduğunu söyleyip işin içinden sıyrılmaya kalkmaktadırlar. dinlerin insanlığa zararlarla beraber faydalar da getirmiş olması,* bu faydaların dinin yokluğunda mümkünatsız olacağı, dinsizliğin "ahlaksızlık" demek olduğu noktasına vardırılmaktadır. halbuki bu bilinçli olarak yaratılan bir ilüzyondur ve dinler üzerinden gerçekleştirilen sömürünün sürdürülmesi amacına hizmet etmesi için yaratılmaktadır. bu ilüzyonun mantıksızlığına dair kısa bir açıklama için (bkz: ahlakın olmadığı bir toplum/#6102689).

    diğer yandan "yaradılanların en şereflisi" olmak gibi bir iddia, kuran'da söz sanatının incelikli kullanımına bir örnektir. "şeref" kavramı insanlar tarafından yaratılmış bir kavramdır, dolayısıyla hayvanlarda şeref, bir "olgu" olarak değil bir "kavram" olarak yoktur. yine yukarıda bkz verdiğim entry'den, akıl sahibi insanların "insanlıklarına yakışır" yaşamaları için bir "hayat kılavuzuna ihtiyaçları olmadığı" sonucu da çıkarılabilir. işin ironik ve komik yanı bu hayat kılavuzuna sarıldığını iddia edenler (umrumda değil, ancak bunu yapan da aynı kılavuzla hareket ettiğini iddia ediyor) bu şeref, ahlak meselesinden hareket ederek şöyle başlıklar bile açabilmektedirler: ateistlerin hayvanlardan da daha sapık olması. buyur burdan yak.

    "manevi zevkler" denen zevklerin yalnızca din ile mümkün olduğunu zannetmek ya da iddia etmekse farklı bir tartışma konusu. ben kendimi bu dünyayla bir hissedebiliyorum, doğayla başbaşa kaldığım zaman, bilinç denen şeyle diğer canlıları şerefli-şerefsiz diye kategorize etmeden, kendimi, şeref denen kavramı düşünmeksizin içinde bulunduğum ortamın bir parçası gibi hissedebiliyorum. ve bu benim için "mükemmel" doğayı yaratan bir varlığa hayranlık duygusuyla değil, kusurlarıyla ve kusurlarımla birlikte bu doğanın içinde "var olduğum" duygusuyla bir manevi hazza dönüşüyor ki, sürekli dışsal bir kuvvetin izini arayan kişiler için o kuvvetin doğanın ta kendisi olduğunu hissedememelerinin getirdiği eksiklik, işte o pascal'ın sonsuz kaybına eş değer oluyor benim için.

    allah'a inanmamayı "isyan, öfke ve nefret" olarak tanımlamaksa, inanılan tanrı adına pompalanan düşüncelerin yanı sıra yukarıda bahsettiğim manevi hazzın yakınından geçilmemiş olmasıyla ilişkili diye düşünüyorum. ve dinsiz halimle ve tam da dine inanmadığım için bu tepkiyi anlıyorum ve insanları eksiklikleri, yaşayamadıkları, deneyimlyemedikleri sebebiyle kınamamak gerektiğini bir mümin olarak değil bir "insan" olarak bildiğim için hoş görüyorum.

    son olarak metallica konserinde the god that failed eşliğinde kafa sallama davetimin nedeni bu #6796098 entryde

    --spoiler--
    allah tarafından gönderilmiş kitabı okuduğundan metallica'nın hakkari yüksekovada konser vereceğine duyduğum kadar şüphe duyduğum kişiler
    --spoiler--

    metallica'nın örnek verilmiş olmasıdır. yoksa "çok uzağa gitmeden" "mevlana'nın ateistlere 'sen gelme' diyeceğinden şüphe ettiğim kadar" falan denmiş olsaydı, ben de ona göre bir davette bulunurdum.

    bitti.
    0 ...