buraya ilk gittiğimde , 10 yaşındaydım.. tüm aile cümbür cemaat gitmiştik.. palamutbüküne.. dayımlar filan bol bol kitap amışlardı yanıma.. annemler de demişti ki hırka al hefe üşürsün.. lan demiştim yazlığa gidiyoruz ne hırkası..
ben tabii o zamanlar antalya'nın su kaydıraklı otellerini , açık büfeli tarifeleri datçanın bu boğucu huzruna yeğlediğimden , aldığım o hırkaları kendimi ısıtmak için değil sinirden yırtmak için kullandım.. aile üyeleri ise müthiş eğleniyorlar.. hafiften bi müzeyyan senar çalıyo , babamlar dayımlar tuttukları balıkları pişiriyolar , tam denize sıfır taşların ortasına koyulmuş bi masa.. ben ve kuzenler hamak kavgası yapıyoruz.. bi an kafamı kaldırdım yıldızlara baktım "ooooo oğlum yıldızlara bak , en hızlı sayan hamağı kapar " dedim , onra oturduk şezlonglara yıldızları saymaya başladık..
geçen sene gene gittim.. bu sefer aradan geçmiş on küsür sene.. kuzenlerin biri hamile.. diğerinin bebeği var 5 aylık.. aile üyelerinin bi kaçı vefat etmiş.. masa gene aynı masa , müzeyyan senar gene dalgalanıp da durulmuş , deniz aynı deniz.. bu sefer hamak kavgası yapan ben değilim yalnız , kavgayı ayırıp "aaa yapmayın böyle biraz siz binin , sonra siz ikiniz " diyen hafiften içi geçmiş , çocukların göz devirip "sıkıcı çooook " dediği büyüğüm..
sonra gene kafamı kaldırdım bi an tam da karpuz yerken gene yıldızlara baktım.. o an işte farkettim değişmeyen tek şeyin değişim olduğunu..
datça ayrıdır.. tüm turist şebekliğinden ve magazinden hayrını almış sikindirik tatil mekanlarından farklıdır.. kokusu , dağları , koyları , sıcak olmyan havası , taşlı deniziyle datçayı kafası rahat olan adam sever.. dinginliğin başkentidir datça.. kanı kıpır kıpır olan , kız düşürmeye çalışan adamlar var ya , uzak dursunlar.. paralarına yazık..
bi çift de datçaya gitmeli ilişkilerini test etmek için.. eğer canları sıkılmadan , geri dönüyorlarsa tatilde o çift , olmuştur..