yaşamın bittiği, yaşarken ölmenin başladığı andır.
kasım ayının 6'sıydı ayrıldığımızda, 7'sinde buluşmak istediğimi söyledim sevgiliye. olur dedi, başladığımız yere, istanbul bayramtepe'ye gittik. bir uçurumun kenarında başlamıştı hikayemiz, ve bir uçurumun kenarında sona erecekti. her şeyi bir bir anlattım ona, açıkladım. ona yalan söylemediğimi, yalan sandığı şeyin uydurma olduğunu dile getirdim. sonra, iki cümle döküldü dilimden ; şimdi bana ya kal, ya da siktir git de. durdu, ela gözlü sevdiğim. düşündü biraz. iki dudağının arasından şu cümleler döküldü ; sana kal diyemem... o an uçurumun kenarında olsakta, bedenen düşmesem de ruhum o uçurumdan aşağı düşüyordu yavaş yavaş, ve kayalar parçalamıştı her bir yanımı. arkamı döndüm, sevgilinin cümlesini bitirmesine fırsat vermeden yürüdüm. dur dedi sonra, konuşacaklarımız var. karşıma geçti. yapma böyle, üzülme dedi. ve sarıldı boynuma. ellerimi saçlarına götüremedim, okşayamadım o ipek ve mis kokulu saçlarını. omzumda ağlıyordu işte sevgili, hıçkıra hıçkıra. bende ağlamaya başladım sonra, omzuna yasladım başımı. eliyle ileri iterek, git lütfen dedi. üstelemedim gittim. ve tam 2 ay sonra, 2 ay sonra o sevgili başkasının kollarında şimdi. ben, ben ise elimi aldım diğer avucuma, öyle avutuyorum kendimi.