mütemadiyen tüketiyoruz, tüketiyor ve tükeniyoruz. hep talep ediyor insanoğlu, arz çoktan unutulmuş bir kavram. hepimizin gözü aç, hep daha fazlasını istiyor ve elimizdekileri tüketmekten asla yorulmuyoruz. sevgi, saygı, hoşgörü, iyi niyet, dürüstlük gibi insan olmanın temel belirtileri olan duyguları zaten çoktan tükettik ve şimdi sıra hayallere ve umutlara geldi. her birimiz bir diğerimizin hayallerini tüketmekte, kendi hayallerimizi tüketmek yetmiyor çünkü. başkalarının hayalleri ve umutları da yok olsun istiyoruz ve hatta kimsenin hayal kurmaması ama en çokta kimsenin umutlarının yeşermemesi belki de asıl istediğimiz. bu yüzden kurduğumuz hayallerin başkaları tarafından küçümsenmesi ve bu yüzden içimizde binbir emekle filizendirdiğimiz umut çiçeklerinin ta kökünden hoyratça koparılmaya çalışılması en sevdiklerimiz tarafından. keşke her şey ekonomideki gibi olsa ve ürettiğimiz ölçüde tüketerek kurabilsek insanlığımızın dengesini. umutlarını tüketenlere biz umut aşılasak ve hayallerin kaybolduğu noktada yepyeni hayaller kurmayı öğrensek ve öğretebilsek keşke. nereden geliyor bu ben umut edemiyorsam sen de etme mantığı? yoksa tükettiğimiz her iyilikte ve güzellikte fark etmeden insanlığımızın da bir parçasını mı tüketiyoruz? eğer öyleyse az kaldı demektir neslimizin tükenmesine, ha gayret...