akşamları bütün aile fertlerinin bir araya geldiği bu sedirli evlerde;sobanın ısıttığı odalarda sımsıcak dost sohbetleri olur,radyo tiyatrosu dinlenir,çocuklar kendilerini ninelerinin anlattığı masallardaki kahramanların yerine koyup hayallere dalardı.kemalettin tuğcu'nun romanlarında gözyaşlarımızı tutamazdık.genç kızlarımız kerime nadir'in romanlarını aşk tadında okurken bazılarımız ''denizler altında yirmibin fersah''a iner yahut ''seksen günde devr-i alem''yapardık.
annelerimiz pencere önündeki saksılarda fesleğen,akşamsefası,kaynanadili,manolya gibi çiçekleri yetiştirir,babamız bize tahtadan oyuncaklar yapardı.
sık sık kesilen elektrikler sonucu mum veya kandil ışığında duvarda ellerimizle gölge oyunu oynardık.birbirimize anlatacak ne kadar çok şey bulurduk.konuşmak;sedirli odalarda doyumsuz bir ihtiyaçtı.
gelenekler,görenekler bu sedirli odalarda nesillerden nesillere yaşanarak aktarılırdı.büyüklere saygı içtendi;sevgiler riyasızdı,
keşke evlerimizden ''sedir'' eksik olmasaydı.