1982 yılında Antepte doğdu, mahallenin amcası olan bakkal bir babası vardı. Devlet okullarında okudu, yazdı, 3.sınıf espriler yaptı.ihaneti ailesinde herkes birbirine yaptı. Mahallenin o şirin amcası ölünce 3 kuruşluk dükkan, ev paylaşımı sorun oldu. Kahvede aldı soluğu, arkadaşları içerisinde bir tek o üniversiteye gidemedi-sınava bile girmedi, kahvaltısını kahvede yapma kültürü edindi-(kan bağı olmayan bir de Mehmet Yüce vardı, o da sınava girdi ama 100 + 100 şeklinde 200 soru cevaplıyarak çıktı sınavdan, aylar sonra farketti sınavda o kadar soru olmadığını ama konumuz bu değil) hayatın ona küstüğünü düşünmeye başladı. Ard arda gelen sefalet hastalıkları,peşini bırakmadı. Ali nooldu bilmiyoruz, peki Ali'nin hayata kattığı yada aldığı hayattan,kocaman bir hiç!? bu hikayeden anlayacağımız ne bilmem ama 'koca bir hiç' değil. Ali Yüce'de böyle olmasını istemedi ama kimse öğretmedi bize neyi, nasıl istememiz gerektiğini. Abisiyle kavga edince büyüdüğünü, büyüdüğünü hissedince annesinin yanında sigara içmeyi hak ettiğini düşünmeye başladı. Ali nerde bilmiyoruz, haber de alamıyoruz. istanbuldadır belki. Hayali bile umutları yeşerten koca, ulu şehir istanbulda... Ahh istanbul, en güzel yerlerinden, en büyük ihanetleri edenlerin öptüğü istanbul, daha ne kadar kıyabilirsin, acıtabilirsin ki bizi..