1-2 yıldır fragmanlarıyla insanları meraka gark eden, türk askerinin tarafından bakarak, güneydoğu'da yıllardır yaşanan savaşı küçük bir karakol özelinden anlatan film. filmin öncelikle sinematografik anlatımına baktığımızda, başarılı bir film olduğunu söyleyebiliriz. oyunculuklardan tutun da görüntü yönetmenliğine, görsel efektlerine kadar iyi bir türk filmidir. sadece çatışma sahnesinde biraz abartı vardı diye düşünüyorum. patlama ve vızır vızır kurşunların ışıkları anlamında. yoksa yaşanan çatışmanın yoğunluğuna hiçbi şey diyeceğim yok. bir de müzik konusunda bi şeye takıldım. filmin tema müziği bana mı öyle geliyor bilmiyorum ama fazlaca schindler'in listesinden etkilenmiş gibi geldi. neyse.. film 1993 gibi pkk ile çatışmanın en yoğun olduğu dönemlerden birinde geçiyor. ve türk askerinin donanımsız karakollarda, baskın yiyeceğini bilerek hayatını sürdürme psikoljisini düşününce insan, içi titremeden edemiyor. şimdi, bugüne kadar sözlükte tartışılan bir sürü şey gördüm, okudum bazen kendim de içinde oldum bu tartışmaların. o yüzden şimdi biraz üstü kapalı yazacağım. film militarist bir film olarak değerlendirmek çok doğru değil, ama militarist ögeler barındırıyor. milliyetçilik dersen vatan var, bayrak var, atatürk heykeli var ama vatan millet sakarya diye bağırdığını düşünmüyorum gene de filmin.. -:(yeri gelmişken söyliyeyim, finalde büstü taşıma sahnesi nedir? var mıdır böyle bi şi, realitesi nedir. herkes bu sahneyi gözü yaşlarla izler, o ayrı. ama böle bi şi yok. kendinizi o karakol baskınındaki askerlerden birinin yerine koyun. baskın bitmiş, şoktasınız, herkes ölmüş, karakol harabe.. hanginiz böyle bi şi yapar, dürüstçe cevap verin.) önemli bi şey daha var filmde. filmin sonunda komutanını, orhan'ı ve diğer askerlerini kaybeden diğer rütbelinin, pkk militanına silahı doğrultup ama öldürmemesiyle verilmeye çalışan mesaja karnımız tok. 30 yıldır süren bu savaşta neler yaşandığını biliyoruz. bunu bi geçin.- ama dikkat edin asker çocuklara.. herkes evini, sevgilisini düşünüyor, konuşuyor. çünkü böyledir asker. kendi deneyimimden yola çıkarak söyliyeyim, antep'in suriye sınır karakolu'nda, 5,5 ay boyunca bir askerden bile vatan millet sakarya edebiyatı duymadım. herkes bitse de gitsek modundaydı. bu bi gerçek. ister sevin ister sövün. filmde de ölürsek şehit miyiz, uykuda ölürsek neyizlerin peşindeler çocuklar. bunlar gerçekçi diyaloglar. bunlar konuşuluyo çünkü askerde. film antimilitarist bir film de değil tabiki. küçük bir karakolda türk askerinin yaşadıkları anlatılıyor işte. ve gerçekçi bir dille. ama bu savaşta kimse haklı gösterilmiyor. çünkü yüzbaşı'nın da dediği gibi "savaşta ya katil olursun ya da kurban" neyse söylencek şey çok ama toparlıyorum... siz ölünce neler olacağını çok güzel anlatıyor yüzbaşı. 45 sn.lik haber malzemesi, geride kalanların feryadı vb. bunlar da çok doğru. gördük hepimiz bunları. ama bi cümle de şunu söylesenize artık; 30 yıldır iki taraftan da can verildi. niye? niiyeee?!!! bugün bu meselenin çözümü adına konuşulabiliniyor olması için bu canların verilmesi mi gerekiyordu? gerekiyor muydu?!! yarın kürtlere bu topraklarda bizim kadar özgür ve kardeşçe yaşanacak haklar verildikten sonra, dönüp bi arkaya bakıcaz heralde. bakın bundan seneler evvel kürt kelimesini telaffuz edemiyorduk! şimdi televizyon kürtçe yayın yapıyor. yarın kürtler ve türkler kardeşçe yaşayacak. bu olacak. peki ya ölen onca insan... hııı... bu savaştan çıkar sağlayanlar, körükleyenler, gencecik insanları ölüme atanlardan hesap sorulmicak mı? darbeci ressamlar gibi yargılanmadan yaşamalarına göz mü yumulcak. ya o ölen türk ve kürt çocukların sevgilileri, aileleri, çocukları.... ya onların acıları... ben size diyim, hepsine yazık oldu! devlet isteseydi, her şey daha farklı olabilirdi. bakın bugün devlet onaylasanız da, onaylamasınız da bi şeyler yapıyo, demek ki yapılabiliniyormuş. 30 yıldır aklınız nerdeydi!