maymundan geldiğini iddia eden komik zihniyetin sonunda gelebileceği durumdur.
hücrenin içi su dolu bir baloncuk olarak görüldüğü darwin döneminden 200 yıl geçti. bugünkü mikroskoplar ile quark'ları bile çözümleyebiliyorlar.
darwin'in "eğer teorim doğru ise, türleri birbirine bağlayan sayısız ara geçiş çeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır. bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir. (türlerin kökeni syf 179) sözünden yıllaaaar geçmiş. ama darwin'in iddia ettiği gibi abudik gubidik ara geçiş formlarına hala rastlanmamıştır.
evrimciler mutasyona sığınmış ve bu şekilde evrimleşme olduğunu iddia etmişlerdir. fakat ne hazindir ki hiç bir yararlı mutasyon örneği verememişlerdir. hiç bir yararlı örneği bulunmayan mutasyonunda ah dur şuraya güzel bir sağ göz yaptım dur şuraya da bir tane sol göz kondurayım aman simetriyi şaşırmayım demediği aşikardır. yararlı mutasyon örneği verebilir misiniz sorusuyla muhattap olan richard dawkins'in 17 saniye havalara baktığı güzel videoyu ise sona sakladım.
baktılar bir şey bulamıyorlar. e ne yapsınlar. yapsınlar! yaptılar da, piltdown adamı diye bir şey yaptılar mesela. tarihin en büyük sahtekarlıklarından biridir bu. yıllarca müzede ara geçiş formu olarak sergilendi. fakat sonra bunun insan kafatası ve orangutan çenesinin yapıştırılmış hali olduğu ortaya çıktı.
o da yetmedi mi? zulüm edelim o zaman dediler. ota benga isimli zavallı bir aborjini evinden aldılar, hayvanat bahçesine götürdüler. ara geçiş formu diye sergilediler. adam sonunda intihar etti.
yetmez mi? ernst haeckel bir güzellik yaptı, embriyoların çizimleriyle oynadı. ve evrim varmış gibi göstermeye çalıştı. yaptığı sahtekarlık ortaya çıkınca da "e herkes yapıyor ne var bunda" dedi.
sonra dediler ki sudan karaya geçiş var. ha pek. ama nedense bir suda yaşayan bir canlının akciğer yapısının karada bir kaç dakikadan daha fazla canlı kalmasına el vermeyeceğini ve 1 anda süpersonik bir şekilde kara yapısına uyum sağlaması gerektiğini düşünmediler. valla da düşünmüyorlar.
bir de dediler her şey tesadüf. deneyler yaptılar dediler ki paçavra ve buğday koyunca fare çıkıyor. * onu da geçtim haydi. yılllaaar geçti ve hala labovatuar ortamında tek bir amino asit, tek bir protein üretilemedi. şimdi çıkıpta klonlanma var gibi komik bir iddia gelmesin diye peşin cevap. klonlanma varolan canlı dnasından yapılır.
evet ne diyorduk, labovatuar ortamında tek bir protein üretilemedi. ama evrimciler tesadüfen çıktığını iddia ediyordu değil mi? o zaman matematik bilimcileri güzel bir araştırma yaptı ve bir proteinin tesadüfen meydana gelmesinin 10 üzeri 950 (yani 10 sayısının yanına 950 tane sıfır ekleyin) de 1 ihtimal olduğunu ortaya koydular.
bilimsellik deniliyor ya. asıl bilimsellik, bilimcilik bilimsel gelişmeleri takip etmektir. geçtiğimiz yüzyılın köhne ideolojilerine takılı kalmak değildir. bilimcilik demek bir şeyin yanlış olduğunun anlaşılmasıyla onu ekarte etmek ve yeni arayışlara girmektir.
bugün artık yapılan anketlerde sonuçları kesin olarak ortaya koyuyor. evrim ölmüş, gömmüşüz bir de üzerine toprak atıyoruz.
ama son sözü dawkins'e vermezsek olmaz;
yararlı mutasyon örneği verebilir misiniz sayın dawkins?