üniversite ilk senemde yurtta kalıyordum. bir çorlulu olarak ilk birkaç ay içerisinde istediğim ve kendimce haklı olarak beklediğim 'delikanlı adam' imajını yurtta çıkan ufak kavgalara ilk müdahale eden insan olarak yeni kazanmıştım. bir akşam yine batak oynarken dışarıdan bağırmalar duyuldu. yurdun yeri biraz pislik bir yerdi. onu o an düşünmeden, şöyle bir kasıldım, elimi yere bırakıp ayaklandım ve 'yine mi kavga ak, beyler ben dönerim şimdi' dedim. gururla yürüyordum, çıktım bir baktım üç tane 25-30 yaş arası koca adam 'insene aşağı' diye bağırıyor. hazır çıkmış olan beni görüp çağırdılar. gittim ben de. peşimden ve bağırmalardan dolayı yurdun arka kapısından 10-15 kafa bize doğru bakıyordu, kimse gelip destek çıkmıyordu. tırstım. adamlardan biri 'git o çocuğu getir' dedi. leş gibi de alkol kokuyorlardı. korku-sinir karışımı bir duygudan sol bacağım zangır zangır titriyordu ama geri adım atamazdım. 'hangi çocuk?' dedim, 'laf attılar bize yukarıdan' diyerek hafifçe itti beni. kapıya baktım, kafalar hala ordaydı, hepsine içimden bir küfrettim, sonra ne olacaksa olsun mantığıyla beni ittiren adama 'git kendin bul' dedim ve büyük şanstır ki kendisi bulmaya gitti. peşinden yurdun hademesi gelip bu üçünü konuşmaya ikna etti. adamlar ilerledikçe kafalar yerinden yavaş yavaş çıkmaya başladı, giderken beni de hafiften bir tehdit ettiler. ben de kalabalığa dönüp sessiz bir 'sktir ordan' dedim. ama içinden de 'oh be yırttım' diyordum. o günden sonra 'delikanlı adam' sıfatım, hafiften 'kahraman' sıfatına döndü. bir sene bu sahte 'kahraman' sıfatıyla o yurtta mutlu mesut yaşadım.