ilkin kişisel bir noktaya dokunmama izin veriniz. Benim, "modern mantık" adı
altında tanınan sembolik mantığın aleyhinde bulunmam, tabiî söz konusu değildir.
Bunu yaparsam kendi kendimle çelişkiye düşmüş olurum. Benim burada yapmak
istediğim, sembolik mantığın liselerde okutulması ile beliren bazı sorunları size
hatırlatmak ve böylece onlar üzerinde bir tartışma açılmasına yardım etmektir.
ilkin şu noktayı ele alalım: Deniyor ki, toplumun hızlı gelişmesine ayak
uyduracak gençliğin yetişebilmesi için lise programlarında yapılmakta ya da
yapılacak olan değişiklikler arasında, deneme olarak, şimdi modem mantık da okutulmaktadır.
Bu dersin müfredat programındaki öbür derslerle bir bütünleşme halinde
olmasına da çaba gösterilmektedir. Şimdi bu konu, yani Modern Mantık dersinin,
müfredat programındaki bütün öteki derslerle bir bütünleşme haline girmesi öyle
büyük bir konudur ki, burada onun tartışmasını bir yana bırakalım. Biz daha küçük
bir bütünleşmeden söz açalım. O da nedir?
Modern mantığın, felsefenin, yani felsefe eğitiminin bir parçası olarak
sunulmakta olduğunu görüyoruz. Bu Mantık dersini felsefe öğretmenleri veriyorlar;
üstelik de bu mantığın felsefenin bir tür hazırlığı (propaideutik) olduğu öne sürülüyor.
Şimdi bir soru beliriyor: Gerçekten bu modern mantık, dendiği gibi, okunmakta olan
ve gölgeli noktalarına benden önce işaret edilmiş bulunan felsefe öğretimine bir
hazırlık olabiliyor mu? Bir yanda modern mantık -birçoklarının adlandırdığı gibi:
Matematik mantık- öbür yandan da kökeni ta III. Napolyon'da, Victor Dury'de
bulunan bir program üzerine kurulmuş bir felsefe öğretimi. Gayet tabiidir ki bunlar
arasında bir bütünleşme söz konusu değildir. O halde bu mantık havada mı
durmaktadır? Yoksa, ilerde belki kurulacak olan bir felsefe programının şimdiden
hazırlanmakta olan bu propaideutik midir?
Şimdi, ifadelerden şu anlaşılıyor ki, bu mantık -zaten birçokları tarafından da
öyle kabul edildiği gibi- aslında be lirli bir felsefe görüşünün mantığıdır. O felsefe
görüşü de bundan aşağı yukarı 40 yıl önce gelişmiş olan, fakat bugün mantık tarihe
karışmış olan Viyana Çevresi yahut da bugün hâlâ yaşamakta olan analitik felsefedir.
O halde, yapılmak istenen, bu felsefeye bir hazırlık mıdır? Yani liselerde, böyle bir
felsefenin kurulması için hazırlık olarak mı bu mantık getirilmiştir? Yoksa bu
düşünülmemiş midir? Bu, açık bir soru olarak böyle kalmaktadır. Aslına bakılacak
olursa, durum şöyle: Madem ki bu mantık ile okutulmakta olan felsefe arasında hu
bağlantı kurulamıyor, o halde acaba şöyle bir garip durum karşısında mı
bulunuyoruz? Lise öğrencileri, aynı sınıfta yahut da yakın sınıflarda bir matematik
öğretmeninden matematik dersi görüyorlar, bir felsefe öğretmeninden de bir başka
türlü matematik dersi görüyorlar. Acaba böyle bir durumda mıyız?
ikinci bir sorun, bu mantığı öğretmekle görevli öğretmenlere açılan yaz
kurslarıdır. Şimdi düşünelim: Kaç üniversitede felsefe okutuluyor? Bizim
yurdumuzda dört üniversitede felsefe okutuluyor. Bunların hepsinde Modern Mantık
dersi yok. Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nde Modern Mantık okutuluyor, fakat Orta
Doğu liselere öğretmen vermiyor, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'nde Modern
Mantık okutuluyor. Okutuluyor, fakat onun da statüsü belirlenmemiş. Hacettepe
Üniversitesi'nde, öğretmen olacak Sosyoloji, Psikoloji öğrencilerinin izlediği felsefe
programında kısaca Modern Mantık okutuluyor. istanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi’ne gelince, orada yok. işte bu noksandan dolayıdır ki herhalde, bu yaz
kursları veriliyor. Ancak, zaten benden daha iyi bildiğiniz bir noktaya dikkatinizi
çekmek istiyorum. O da şu: Herhangi bir müfredat programının herhangi bir dersini
alalım. Fizik diyelim.' Fiziği kime okutturuyorsunuz? Fiziği, fiziği sadece bir yaz
kursunda görmüş olana mı okutturuyorsunuz; yoksa, okuttuğuna egemen olan,
okuttuğundan çok daha derin, çok daha fazla bilen, üniversitede fizik okumuş bir
gence mi okutturuyorsunuz? Demek oluyor ki, bu mantığı görmemiş olan, sadece yaz
kurslarında bunu görüp bu dersleri veren bir genç, ancak öğrendiğini geri vermekle
yetinebilecektir ve öğrencinin kafasında bir soru belirdiği zaman, o soruya yanıt
veremeyecektir. O zaman mantık dersi, bir çeşit "psittacisme" oluyor, yani papağanlık
oluyor.
Bir nokta daha, bu bütünleşmeyle ilgili olmak üzere: Acaba bu mantık dersi;
matematik derslerine destek olabiliyor mu? Yani orada bir bütünleşme elde edilebildi
mi? Bu da görüşülmeye değer bir noktadır. Çünkü unutmayalım ki, şimdi
liselerimizde Modern Matematik okutulmaktadır ve Modern Matematiğin temeli de
Kümeler Teorisidir; Modern Mantık da Kümeler Teorisi göstermektedir. Acaba
Kümeler Teorisi, Modern Matematik derslerine destek oluyor mu? Yoksa bir
iğneleme mi (double emploi) söz konusu? Yani birbirinden ayrı, herkes kendi
melodisini okumak üzere, orada bir kümeler teorisi bir türlü, burada da kümeler
teorisi bir başka türlü. Acaba durum bu mudur? Bu da üzerinde durulacak bir
noktadır.
Son olarak bir noktaya değinmek istiyorum: Bu ders haftada iki saat olarak
veriliyor. Şimdi Fen bölümünde, iki saat Sosyoloji'ye karşı, iki saat de değil, bir saat
mantık veriliyor, müfredat programları çok yüklü, onun için bu bir saatten fazla ders
koymak olanaksız. Fakat bir saatle mantık öğretilemez ki. Haftada bir saatle, 30 küsur
yıllık tecrübeme dayanarak arzedeyim ki -siz de biliyorsunuz- mantık öğretilemez.- O
zaman ne oluyor? Birtakım ezbercilikler söz konusu olu yor. ikinci nokta da şudur:
Bu sefer aksi. Edebiyat kollarındı iki saat Sosyoloji, iki saat Felsefe, iki saat Mantık
var. Burada da durum şöyle: Felsefeyle Mantık, yüzde elli-yüzde elli olarak karşı
karşıya gelmektedir. Oysa felsefenin içinde türlü türlü bölümler vardır. Demek oluyor
ki, Mantık burada, öteki bölümlerin her birinden daha üstün bir durum arzetmektedir.
Bunun üzerinde de görüşülüp tartışılması gerekir sanıyorum.
* * *
Şimdi konudan sayın arkadaşımızın sözlerine dayanarak şunu arzedeyim ki,
gerçekten bir tek mantık vardır, gayet tabiî. Klasik Mantık, Modern Mantık'tan başka
bir şey değildir; hatta bu "klasik" denen mantık, bu "modern" denen mantığın bir özel
halidir. Onun içinde bir alanın mantığıdır Meselâ bu klasik Mantık, sınıf ile küçük
sınıf arasında bir ilinti olarak, modern mantığıın içinde yer alabilir; bu bir. Fakat bu
vesileyle bir noktaya daha işaret etmek istiyorum, o da klasik mantığın içindeki
bütünleşme noksanlarıdır. Bir mantık, bambaşka bir şey bulunduğu için terkedilmez
çoğu zaman öğrenim bakımından yetersiz olduğu için terk edilebilir. Bakınız bu
klasik mantığın durumuna: Herhangi bir Klasik Mantık kitabını elinize alınız. Orada
ne görüyorsunuz? Birinci Bölüm! Burada Aristoteles'in mantığı anlatılmakta; iyi
yahut kötü... Çoğu zaman kötü. Sonra bir ikinci Bölüm gelmektedir. Bu ikinci
Bölüm'de işte, Metodoloji denen şey gelmektedir. Yani orada, türlü bilimlerin
metodları anlatılmaktadır. Dikkat ederseniz, şu acayip durum karşısında bulunuyoruz.
ikinci Bölüm'ün, Birinci Bölüm'ün bir uygulaması olmasını beklerken, Birinci Bölüm
ile ikinci Bölüm arasında hiçbir ilinti bulunmadığını görüyoruz, şunu öğretiyorsunuz,
bunu öğretiyorsunuz; ikinci Bölüm'de bunlardan eser bile yok! işle, başka bir Mantık
olduğu için değil, bu gibi noksanlardan dolayı, öğrenim bakımından kusurlu
olduğundan dolayıdır ki, o terkedilir yahut terkedilmez. işte bu meselenin burada konuşulması
gerekir.
* * *
- Mantıkla matematik aynı şey midir, değil midir? Matematiğin Mantıktan başka
bir şey olmadığına dair bir teori vardır; bir de Mantıkla matematiğin bir
olamayacağını gösteren teoriler vardır. Fakat ortada bir ortak taraf bulunmaktadır: her
ikisi de geniş ölçüde sembolizm kullanmaktadırlar, her ikisi de düşünceyi
otomatikleştirmek, düşünceyi işlem haline sokmak istemektedirler ve bunda her ikisi
de başarı göstermektedir. Sonra önemli bir nokta daha vardır, o da şudur: bugün
modern matematik adı altında kurulan matematikte, Fransa'da belirli bir okulun -
şimdi dağılmış bulunan bir okulun- yaptığı gibi, bütün matematiği mantığın ilkeleri,
mantıklı bir axiomatique'i üzerine kurmak gibi gayretler vardır, fakat öğretim
bakımından matematik başkadır, Mantık başkadır bu bir.
ikincisi, şu mesele: Acaba, işaret buyurulduğu gibi, mantık dersiyle matematik
dersi birbirini ortadan kaldırıyor mu? Yani birbirinin karşıtı mıdır? Hayır, karşıt
değiller. Mantık dersinde de örneğin kümeler teorisi okutuluyor, Modern Matematik
dersinde de, giriş olarak kümeler teorisi okutuluyor. Başka şeyler de var: Örneğin,
önermeler hesabı da okutuluyor vs. Fakat biri bir türlü okutuyor, diğeri de başka türlü
okutuyor; aynı şey, başka başka görüş açılarından, başka tekniklerle okutuluyor. işte
bu, çocuğun zihnini karıştırabilir.
* * *
- Teo Bey (Grünberg) demin, mantığın kendi başına değeri olan bir disiplin
olduğundan söz etti. Ben de ona katılıyorum. Gayet tabiî. Ama ben şu şekilde
katılıyorum: Mantık bir üst-dil olarak bu değere sahiptir. Yani, her yerde katkısı
vardır, her yerde üst-dil olarak katkısı vardır diyorum ben. Fakat biz burada Mantık
meselesini neden dolayı konuşuyoruz? Kendileri, bu mantığı liseye soktuktan sonra,
onu felsefe ile bağdaştırma istediklerini söylüyorlar ve felsefenin de belirli bir
tanımını veriyorlar; bu mantıktan dolayı felsefenin belirli bir tanımını veriyorlar.
Ondan dolayı burada tartışma yapılmıştır. Yoksa, gayet tabiîdir ki, bir üst-dil olarak
mantık kendi başına değeri olan bir disiplindir.
* * *
- Efendim, ben Sayın Onart'ın (Dr. Adnan Onart) sözlerine, sözlerine
demeyeyim, bir-iki sözüne değineceğim ne yazık ki, gene mantığa temas edildi, ben
de tavır takınmak zorunda kaldım. Şimdi, diyorlar ki, matematiksel mantık felsefede
bir metot olarak uygulanmalıdır. Evet, doğrudur. Ama bu neye bağlıdır? Felsefeden
ne anladığımıza bağlıdır. Peki bir dinamik felsefe, diyalektik felsefe söz konusu
olduğu zaman matematiksel mantığı uygulayabilir misiniz? Yahut da size izninizle
başka bir örnek vereyim: Neden dolayı, işe yaramadığı öne sürülen bu klasik denen
mantık günümüze kadar gelmiştir ve hâlâ da can çekişerek yaşamaya devam
etmektedir? Çünkü 17. yüzyılın başında Galileo Galilei tarafından yeni bilim
kurulurken, Galilei pekâlâ görmüştür ki mantık onun düşünüş aygıtı olarak işine
yaramamaktadır ve adeta bilinçsiz olarak yeni mantığı seçmiştir, yani, matematiği
seçmiştir. Fonksiyonel bağıntıya ihtiyacı vardı çünkü. Fonksiyonel bağıntılara ihtiyacı
olduğu için matematiği almıştır. Fakat bunun yanında, klasik mantık yaşamaya devam
etmiştir; çünkü belirli bir felsefe görüşünün mantığı olarak yaşamıştır. Matematiksel
Mantık, evet, çok işe yarar, faydalı bir aygıttır. Hangi felsefeye göre? Felsefeden,
önermelerin, kavramların arıklanmasını, önermelerin, kavramların mantık bakımından
analizini anlayan bir felsefeye göre bir aygıttır.
* * *
- Eğer 'metodoloji' sözcüğüne bir alerji duyuyorsak, o zaman Bilgi Kuramı
diyelim ve bunu felsefenin içine koyuverelim, bu bir. 'Model'e gelince, bana
öyle geliyor ki, 'model'le ilgili yapılan yanlış, bir semantik yanlıştır, sözcüğün
anlamıyla ilgili bir yanlıştır. Çünkü 'Model' dediğimiz zaman, biz günlük
yaşamda, 'önce' olanı düşünürüz. Halbuki 'model' o değildir. Yani mantıkçı için
'model', belirli bir teorik bütünün ilk - bir nevi soyut diyebileceğimizuygulamasıdır.
Model, uygulamadır. Asıl uygulamayı olanaklı kılan bir ara
durumdur model, örneğin, fizikte birtakım teoriler vardır, o teorilerin
canlandırılması için, onlar sezgisel bir şekilde kavrayabileceğimiz bir hale
sokulur. Bunun adı modeldir. Model, başta değildir. Başta bir teori vardır ve o
teoriyi anlaşılır hale sokmak için 'model' bir ilk uygulamadır. Yani teoriyi
canlandırabilmemiz için yapılmış olan ilk uygulamadır ve adı 'model'
olduğundan dolayıdır ki bu yanlış yapılıyor belki.
NUSRET HIZIR