Aradan geçen süre zarfında neler oldu:
- Öcalan'ın hücresi 12 metrekareden 6 metrekareye indi diye yapılan gösteriler tavan yaptı. Polis arabaları yakıldı, içinde yolcu bulunan belediye otobüsleri taşlandı. Dükkanlar yağmalandı, camları kırıldı.
- Adalet bakanlığı öcalan'ın hücresinin resimlerini basına dağıtmak zorunda kaldı. Anlaşıldı ki hücre 12 metrekareden 6 metrekareye inmemiş. 11,98 metrekareden 11,80 metrekareye inmiş. Ama DTP'liler resimleri dağıtılan hücrenin Öcalan'ın hücresi olduğunu nereden bilelim diye buna da itiraz ettiler. Hükümetten ya da meclisten hiç kimse "Avukatlarına sorun" diyemedi. Kafaları çok karışık olmalı.
- Diyarbakır Belediye başkanı da Apo'nun hücresini protesto edenlere ve hükümeti tehdit edenlere katıldı. Bir belediye başkanının görevi bir terör örgütü liderinin hapishane koşullarını mı değiştirmektir. Buna da kimse bir şey demedi. Çünkü artık DTP'li her ismin PKK'yla özdeş hale geldiğine inanılıyor.
- DTP'den birileri "Biz Türk'lerin istiklal marşı'nı söylemek istemiyoruz" da dedi. Nihayet bu da oldu. neredeyse kendi topraklarımızda işgalci konumuna gireceğiz. Sanki başka bir ülkeyi işgal etmiş gibiyiz. içinde etnik kökene ait tek bir dize dahi bulunmayan istiklal marşı bile eleştirildi ve istenmedi.
- Ve nihayet yapılan eylemlerde ilk "can kaybı" yaşandı. Diyarbakır'daki eylemlerde Dicle Üniversitesi öğrencisi 23 yaşındaki Aydın erdem'in ateşli silahla vurularak öldüğü belirtildi.
- DTP van milletvekili Fatma Kurtalan da hükümeti yarı tehdit edip uyararak " Demokratik bir süreçten bahsediyorsanız her şeyden önce onunla görüşeceksiniz demiştik. Her şeyden önce şunu anlamaları gerekir. Kendileri de bir ara söylemişti. 29. isyan demişti. O zaman 29. isyanın lideri kimse onunla görüşmek zorundalar. 29. isyanın lideri sayın Öcalan'dır." dedi. Hükümetten bu sözlere de belirgin bir tepki gelmedi.
- Anayasa mahkemesi yaşanan tüm gelişmelerin ardından DTP hakkında kapatma davası açtı. DTP'li vekiller partilerinin kapatılması halinde sine-i millete dönecekleri yönünde yeni bir tehditte bulundular. Bu sayıda vekilin istifa etmesi yeni bir seçim kararını da beraberinde getirir. Akparti hükümetinin ülkede iç savaş çıkma arifesinde hala askerlere ve ergenekona takmalarının ardından umudumuz da bu yönde. DTP kapatılsın, vekiller istifa etsin ve erken seçim olsun!
- Tüm bu gelişmelerin içinde sesi çıkmayan en dikkat çekici kurum Türk Silahlı Kuvvetleri. Haklarında cuntacı, darbeci davalarının gırla sürdüğü ortamda sessiz sessiz duruyorlar. Korktular da mı sindiler, yoksa fırtına öncesi sessizlik mi anlaşılmıyor.
- Ve son dakika... Belediye otobüsünün içinde iken molotoflu saldırıya maruz kalan 17 yaşındaki Serap eser hastanede hayatını kaybetti. insanların türk bayraklarını açmaları faşistlik ama gencecik bir kızın bindiği otobüsün içinde yakılması demokratik hak arama özgürlüğü bu ülkede. Mazlum kim, faşist kim? herşey çok karışık.
Adım adım iç savaşa gidiyorduk. Artık koşar adım gidiyoruz. Önümüzde sudan örneği varken bu nasıl salaklıktır anlamak mümkün değil.