Hüzünbaz akşamların gözyaşı oyunlarında
sana bir akşamüstü serinliği versem
ellerinden alsam seni
gözlerinden versen beni
ve ben
batmaya üşenen bir güneş gibi
aydın etsem tüm engelleri
seni bırakıp gelmez misin bana
seni bana kıyamaz mısın ya da.
Ya da yüreğin demir alamaz mı bir defa
bir defa olsun yüzemez mi denizimde
Bir kopuk uçurtma misali
uçamaz mı gökyüzümde
Ya da sen, küçükken
hiç oyunlar oynamadın mı kumsalda
Burçlarına midyeler taktığın
hiç kalen olmadı mı senin
kızgın ama ıslak kumlardan yaptığın
Sen kıyına vuran her dalgada vurgun
yüzünü yakan her rüzgara sürgün olduğun
bir yürek mi taşıdın bunca zaman?
O zaman ben değildim sana koşan;
Ben değildim ardına takıp aklımı
adına her köşe başında bir benzetme bulan;
Ya da benzettiklerim sen değildin;
Sen değildin istanbula benzeyen;
Sen değildin
karşı yakadaki aşık, benim diyen;
Şimdi bu ayrılık kokan caddelerin
neresinden, ne vakit dönsem
sanki o derece kardayım
bu bir parça kalmış yürekten...
Yoksa ben
dizlerinin dibinde oturup seni dinleyen
ve sonu mutlulukla biten masallara
aldanan bir çocuk zannederim kendimi;