işsizlik

entry662 galeri
    63.
  1. toplumsal dinamikleri her an patlayacak gibi hazırda bekleyen bir ülkede yaşıyoruz. buna da alışmış durumdayız. alışma mefhumunun derecesi ve akıbeti başka tartışmalarının sularında boy göstereceği için, biz o patlaması olası dinamiklerin baş aktörü olan “işsizlik” sorunsalına yüzümüzü çevirelim.
    şu anda bile yüzümüze kara bir gölgenin düştüğünü söylemek çok yanlış olmasa gerek. bu kara gölgede bi yanlışlık var ama yalnızlık pek yok gibi. oldukça kalabalık ve yığın halini almış coğrafyalarda seyir alıyoruz ne yazık ki. her aileye en az üç çocuk söylemleri bu sorunun neresinde kalıyorsa, enflasyon ve ihracat oranlarının da artması-azalması bu sorunun orasında kalıyor. aslında işsizliğin orası-burası yok. nedenleri bir çığ gibi önümüzde dururken (çığ; eğitimsizlikten tembelliğe, torpilcilikten niteliksizliğe ve daha benzerlerine tekabül ederken) çözüm arayışları yerle yeksan olmuş durumda. tartışmalar hep sığ dünyalarda yürütülüyor. derine inmek işlerine mi gelmiyor insanların, yoksa gerçekten vurgun yeme fobileri mi var...orasını tam bilemiyoruz.
    anlaşılmıyor ya da anlaşılmak istenmiyor belki ama işsizlik yanında hep bir sözcüğü daha barındrıyor: güçsüzlük.
    işsiz-güçsüz oturuyorum cümlesi, aslında içi yeteri kadar dolu ya da içi doldurulabilecek kritik bir cümle. istihdam sorunu kökeninde hatta merkezinde elbette iktisadi nosyonlarını barındırıyor. fakat olayın insani ve manevi boyutunu kesinlikle atlamamak gerekiyor. bazen neyin nerde nasıl başladığı, neyin nerde nasıl bittiği ile çarpışıyor. sanırım bu çarpışma bize ışık tutan taraf olacak. belli başlı şeylere önem verilmesi mesela sosyal bilimlerin, sanatın nerdeyse yok sayılması; belli başlı şeylerin mesela adaletsizliğin, kalkınamamazlığın, cehaletin baş tacı edilmesi öyle saçmasapan bir ikilem yaratıyor ki; bu cümlenin devamını getirmek bile imkansızlaşıyor. bu imkansızlık halinde bilmem kaç milyonluk işsiz ve güçsüz ordusu sadece maddi açıdan kayıba uğramıyor elbette. toplumsal gerginliğin baş nedenlerinden biri olup çıkabiliyor bu ordu. belki sadece buradan güç topluyor ya da bunu iş ediniyor sadece. kesin yargıya ulaşmak güç ama zayıf olan toplumsal hafızamızı biraz zorlarsak yaşadığımız sevimsiz ve yıkıcı olayların arkasından çıkan kişi ve grupların eğitim seviyelerini ve yaşam tarzlarını ve çalışma(ma) ortamlarını biliyoruz.
    ortaya atılan daktilolar, kendini yakmaya çalışanlar, kendini yakanlar, intiharı düşünenler, intihar edenler, ailesine kurşun yağdıranlar, üniversite mezunları, ortaya atılan daktilolar…noktalar ve vesaireler gün be gün artıyor. kapitalizm krizleri ile de kendini yenileyebilirken, bizler hep yinelenip yeniliyoruz.
    0 ...