darren aronofsky'nin üstünkörü bir izleyişle anlaşılamayabilen, fakat gerçekten bir konuyu çok iyi yakaladığı filmi.
filmde aslında birkaç argüman var. ilk karşımıza çıkanı içeri - dışarı uyumsuzluğu. max'in odası güneş ışığı bile almayan, dış dünyadan tamamen soyutlanmış bir mekan. burası aynı zamanda max'in aklının içini simgeliyor olabilir. euclid ise max'in zihninin matematiğe ayırdığı kısmı. odayı sanki max değil, euclid kullanıyor gibi. yani adam birkaç sayı kalıbı veya örgüsü* bulmak için kendi hayatını es geçiyor. normalde bir evde yemek yenir, kitap okunur, seks yapılır; insan kafayı bunlara da yorar yani ama bu adamın sorunu euclid'in, odasını işgal etmesi. yani bütün her şeyi sayı örgüleriyle anlamaya çalışmaktan başka bir şey yapmaması. güvenlik takıntısından mıdır bilinmez, max'in deli gibi kilitlediği, zincirlediği kapının deliği önemli bir metafor olabilir. max dışarıyı kendi kapı deliğinden, sayı örgüleri bulmak amacıyla, görüyor ama dışardakiler onun güneş girmeyen aklında ne olup bittiğini bilmiyor.
buna rağmen filmin asıl önemli kısmı olduğunu sandığım kısım max'in dış bağlantıları. bunların simgeledikleri şeyler hayatı anlama biçimleri. max'in hocası robeson bilimsel yöntemi ve pozitivizmi temsil ediyor diyebiliriz. torah'yı çözmeye çalışan yahudiler dinî yaklaşımı, diğerleriyse en kısa yoldan parayı kırma amacını, daha doğrusu kapitalizmi temsil ediyor. bunların hepsinin ortak noktası hepsinde matematiğin merkezi bir konuma sahip olması. bir tanesi borsadaki sayısal döngüleri çözme peşinde, bir tanesi tanrının adını söyleyip kurtulma, diğeriyse teoriler üretme peşinde. max'in amacı ise daha farklı: dünyadaki her şeyin spirallerden oluştuğunu düşündüğü için pi'nin içindeki sayı örüntülerini keşfetmek, bir noktada kendisinin de söylediği gibi, yani yaşamı anlamak.
zaten filmin tam adının da "pi - faith in chaos" olmasının sebebi budur. bu 4 parti için de ortak olan bir şey varsa bu da kaostur ve bunların hepsi kaosun içinde gizlenen bir düzenin peşindedir. bir diğer argüman da bu noktadadır: din bu düzeni, sorgulamadan edindiği olgularla bulmaya çalışır. bilim, sonuca ulaşmak için kullanılan metodolojidir ve sonuçları insanı iyiye de götürür kötüye de. sermaye ise sebeple ve sonuçla pek ilgilenmeden, edeceği kâra bakar. ortaya bir miktar para koyar ve sonucu satın almaya çalışır demeye getiriyor olabilir filmde. diyaloglardan bu bilgileri edinmek mümkün: max yahudilerle en son tartıştığında 216 rakamlık sayının "kendisinin" değil, diziliminin bir şey ifade etmesi gerektiğini söylemişti. yönetmenin burada dinin dogmatikliğini eleştirdiği çok açık. zaten robeson'ın onları bilim adamı değil, numerolog olarak gördüğünü söylemesi de bu yüzden.
tabii bu sadece filmin bir yönü. başka yönlerden başka sonuçlar da çıkarılabilir ama adamın iyi iş çıkardığı kesin.