annem jöleyi
büyük bir çanakta getirir
babam
kaşıklamaya
başlardı.
tuhaf sesler çıkardı jöleden,
osuruk sesi gibi.
ve kremşanti,
jölenin üstüne boca ederdi.
"hı hım! jöle ve
kremşanti!"
jöleyi
emerdi
kaşığından -
rüzgar tüneline girmiş
gibi ses çıkardı kaşıktan.
tatlıyı da hakladıktan sonra
devasa beyaz bir
peçete ile
silerdi ağzını,
sert dairesel hareketlerle,
peçete yüzünün tamamını
örterdi neredeyse.
ondan sonra
sıra
Camel
sigarasındaydı.
sigarayı
tahta mutfak kibritlerinden
biri ile yakar,
kibriti söndürmeden
küllüğe bırakırdı.
sonra kahveden bir
höpürtü, fincan masaya,
Camel'den bir
duman.
"iyi doyduk, allaha
şükür!"
birkaç dakika sonra
odamda
karanlıkta
yatağa uzandığımda
yediğim yemekten ve
gördüklerimden
midem bulanmaya başlamış
olurdu bile.
tek güzel
şey
dışarda,
benim yaşamadığım
bir dünyada
öten cırcır böceklerini
dinlemekti.
hava, ışık, zaman ve ferahlık
" -biliyor musun, ya ailem vardı başımda ya da iş, araya
hep bir şeyler girdi
ama şimdi
evimi sattım, nefis bir yer
buldum, geniş bir stüdyo, o ferahlık
o ışık, görmelisin
hayatımda ilk kez yaratmak için yeterince
mekanım ve ışığım olacak."
hayır yavrum, yaratacağın varsa
bir maden ocağında günde 16 saat
çalışırken de yaratırsın
ya da
üç çocukla küçük bir odada
işsizlik yardımı ile
geçinirken,
vücudun ve beynin
kısmen parçalanmışken bile
yaratırsın,
kör
topal
felçli,
kent depremle, bombardımanla, selle,
yangınla boğuşurken sırtına bir
kedi tırmanır ve sen
yaratırsın.
güzelim, havaymış, ışıkmış, zamanmış, ferahlıkmış,
yok bunların bu işle ilgisi
ve hiçbir şey yaratmazlar
yeni bahaneler bulmaya yarayacak
daha uzun bir hayattan
başka.
yüreğin kartalı
bundan 2.000 yıl sonra
hala burada iseler
ne yazacaklar
acaba?
şimdi
cabernet sauvignon içiyorum
Bach dinleyerek; çok tuhaf: bu
sürekli ölüm
bu
sürekli hayat
sigara tutan
elime bakınca
ezelden beri
buradaymışım
gibi geliyor bana.
şimdi
süngü takmış birlikler
komşu kasabaya giriyorlar.
köpeğim, Tony, bana
gülümsüyor.
insanın kendini
nedenini bilmeksizin
iyi hissetmesi ne güzel:
ya da sınırlı bile olsa
seçimi olabilmesi;
ya da biraz aşkı,
nefrete
dönüşmeyen,
güvenin, dostlar, ama tanrılara
değil,
kendinize:
sorma,
anlat
cehennemin
gölgelerinde
ulvi
bir müzik
bekliyor
diyorum
size.