beceremedin işte.
yine tökezledin.
kendine defa kez ettiğin laflara rağmen burnunun dikine gittin.
olmuyor kızım bu dik kafalılıkla nereye kadar? üzüldün, kırıldın, kırdın ama hep aynı hatayı yaptın. olmayacak olanı olur sandın.
zorladın, kanırttın hatta.
saçmaladın çoğu kez. hayatının her noktası sallantılı. düştün düşeceksin.
bu kez tutanın da olmayacak şu lanet şehirde. düşüyorsun kızım bu kez çok fena hem de. her yerin kan içinde kalana dek yuvarlanacaksın o gülerek çıktığın zirveden.
dibi gördün daha önce. yine göreceksin. sonu gelmeyecvek düşüşünün. ne zaman bitecek diyeceksin hangi hamle yere çarpacak beni sonunda. sahi hangi hamle?
kimsesizliğine üzüleceksin yine bu yüzden kızdın ya kendine hep.
insanlarla yakın olamamak gibi bir sorunun var diye.
insanlar seviyor seni sorun senin onları kabullenememende zaten çoğu kez senin yanında olmayı dilediklerin de seni düşlemiyor.
bu dünya böyle. hayat bu gerçek böyle.
kafan dağınık. mutsuzsun da. denizi de özledin hem. sevilmiyorsun da epeydir.
kitap aldın kendine bol bol sonra yürüdün çok yemek yapmayı filan da öğrendin.
fotoğraf çektin insanların da mutsuz anlarının olduğunu kendine kanıtlamak için sanki hep karanlık hem umutsuz anları çektin.
komik sevemedin buraları hiç arada kaldın ne büyüdüğün yer aitlik hissettirdi sana ne bu şehir. ne oranın güneşi sevdirdi kendini sana ne buranın ayazı.
beceremedin işte.
yine tökezledin.
bu kez çok fena o avuçların deli gibi kan içinde kalacak. sesin bağırmaktan kısıldı şimdiden.
duyan yok. şu lanet şehirde düştüğünde seni tutacak olan kimse yok.
kimsen yok.