bir öğretmen olarak türkiye

entry1 galeri
    ?.
  1. insanın hayat dersini aldığı öğretmeninin ismidir türkiye. hiç derslere geç kalmayan bir öğretmendir. doğru anlatır her zaman. fakat doğruyu, yanlış anlama zorunluluğunu hisseden talebeleri olduğundan, başarısız bir öğretmen olarak görülür. eee talebenin başarısızlığı, öğretmenin başarısızlığı. seviyorum tüm öğretmenler gibi türkiye' yi de.

    alttan ders alma, dersi geçme gibi zorunluluklar olmadığı gibi belirli kriterleri yoktur. ömür boyu devam eder öğretim. diğer dersler gibi değildir, kalıplaşmış bi sistemi yoktur. derslerde hoca küfreder, milyonlarca sınıfı vardır. o sınıflardan birinde;

    - derse geçelim, öğretmenim.

    ünite 1: hakkederek bişeyleri kazanın.

    öğretmenin anlattığı en basit konu ve sınıfın büyük bir bütünlüğünün yanlış algıladığı konudur. konuyu yanlış anlamanın sebebi türk insanın pratik zakası ve olağanüstü becerilenden kaynaklanır. aslında, hak kelimesinin tanımını da yapmıştır öğretmen dersin başında. tıpkı başlıktaki gibi. sınıfta anlamayan var mı diye sormuştur herkeslere, herkesler; "evet örtmnim" şeklindeki samimi cevaplarıyla öğretmenini kandırmışlardır. öğretmenlerin çoğunun kullandığı; " beni kandıramassınız, şu an sadece kendinizi kandırıyosunuz" cümlesinin de yaşanmışlığını sere serpe bir şekilde ortaya koymuştur.

    öğretmen yaşanmışlıklardan örneklerle gitmektedir. " bakın çocuklar ileride birgün dolmuş şoförü olursanız fazla yolcu bindirmeyin. küfür yiyerek para kazanamassınız. birkaç sefer daha fazla yapın ama küfür yemeyin" örneğiyle derinlere girmiş bile birinci ünitede.
    ama nerede bu ünitenin tanımını anlayan dolmuş şoförü. hepsi anlayıp, anlamamazlıktan gelen. dersten çıkıp dolmuşla eve gitmek istediğinde hemen karşılaşırsın; onüç kişilik dolmuşa otuz kişi bindirir götelek. "abi bu ne ya nefes alamıyoruz", veya çömelin dediğinde " amına koyarım ha! yahu pantolonu düşük bel ya, nasıl eğilsin kız arkadaşım" isyanlarını da hemen bastırmayı bilirler. "amına goyim zaten sizi düşündüğümüzden bindiriyoruz" şeklinde cevapla yaklaşacığından, hassiktir len deyip, dolmuştan inince gelen tükürüğünü, yere atmayıp alnına yapıştıracan.ertesi gün hocaya; " hocam bir önerim var; böyle dolmuş şoförlerine sürekli birinci üniteyi tekrarlatacaksın. okumanın yaşı olmaz, okusun ibne." öğretmen; "hayır, sınıf tekrarı yok" deyip sınıftaki diğer talebelere söz hakkı verme cabasındadır. ama sınıf tekrarı olsaydı böyle olmayacaktı. neyse, durmak yok. derse devam.

    öğretmen birinci örneği ile ilerişi görüşlüğünü ortaya koyduktan sonra, kendini durduramaz. gaz bombası halinde ikinci konuyu patlatır; "onun bunun sırtından hak kazanıp ön sıralarda yer aldığınızı sanmayın." sınıf ayaklanır. herkes birşeyleri ortaya atarak, kendi hakkını ispat etmek peşinde. öğretmen tebeşirli ellerini silkerek, "susun sikmeyim belanızı" demesiyle, ön sıralardaki tanju söz hakkı ister.

    tanju: öğretmenim benim babam, taşeron firma sahibi. biliyorum milletin hakkını yiyor, alt yüklenici yani. ama alttan alltan iyi para koyuyor yastık altına. benim bu yastık altında hakkım var mı? babam var diyor da. ama ona bu hakkı veren kendi değil. ayrıca ben de ön sırada oturuyorum.

    öğretmen: rahat rahat am üstünde fındık kırabilirsin, onca işçinin hakkını sikine taşıyarak; kır bütün hepsinin belini.

    öğretmende suç. bu çocuk gider, kırar fındığı. kabuklarını da çöpe atmaz. öğretmen; " baban lale, işveren lale bahçesi" dese idi, çocuk o tatlı paraya alışıp, kırmazdı fındıkları. öğretmen yanlış yöne eğmiş ağacı. tüm suç türkiye adlı öğretmenin.

    gaz bombası haline gelen öğretmen ceketinin düğmelerini ilikleyip, sınıftan izin isteyerek tuvaletin yolunu, koşar adımlarla tamamlar. o da insan be, tabi sıçacak. belirli bir kriteri yok dediysek, osurmayıp sıçmayacak demedik.
    on dakikalık aradan sonra sınıfa, tuvalette peçete bulamadığından ellerini dizlerine sürte sürte girer, paçasındaki boku görmeden. ön sıralardaki, papatya isimli zeki öğrenci öğretmenini uyarsa da, ters tepkiyle karşılaşır; " sizin sıçtığınız boka bastım böyle oldu" diyerek kapatır konuyu. ama gideremez kokuyu.

    o koca ellerini tahtaya vurarak; " hadi toplanın artık, ikinci üniteye başlıyoruz. hadi, hadi, hadiii"

    ünite 2: savaşmayın, sevişin.

    sınıflar; " binbir çeşit milletten insansınız. derdinizin- tasanızın çözüm ortağı olun, ayak bağı değil. savaşmayın, sevişin" nidalarıyla inlemekte. orta sıralarda uykudan yeni uyanmış, yanaklarında kazağının izi çıkmış fatma;
    - savaşmayın kelimesini biraz açabilir misiniz?

    arka sıralardaki gürhan porno dergisini sıranın altına koyup;
    - sevişin derken ne demek istediniz?

    hafiften kısık sesle; "kendi aranızda savaşmayın, sevişin. öyle gürhan' ın sırasının altındaki porno dergideki gibi değil, duygu bağbında sevişmek; sevin, anlaşın, sevilin." dersin ardından sınıftaki arkadaşlarla çıkıp alsancak' ta birer bira içip, ardından bir çorba yudumlayıp, biraz laflarız dedik. biraları içmek için gittiğimiz mekandaki garsona " bakar mısın?" şeklinde seslendiğimde, " ne acelen var, kaçtık mı amına goyim" cevabı aldım. hocamın dediği gibi savaşmayıp, sevişmeyi çözüm varsaydım. lale suratlı garson, getirdiği çişvari biralarla masada sinirleri daha fazla arttırdı. güzel garson arkadaşımız ; " bu biralar çok sıcak değiştirir misin" cümlesini çok görüp, diklenmesi bir oldu; " tipe bak ne anlarsın ki sen biradan" dediği an kulak memelerim beyaz kalmak üzre kulaklar kızardı. öğretmenimi seviyordum, sözünden çıkmamalıydım. ki zaten öyle oldu; seviştim. sonra ibne dediler, yavşak dediler aldırmadım. gidip öğretmenime açtım konuyu, ünite bitmemişken. öğretmenin " derde- derman olmuşsun olm" demesiyle, kambur olmuş sırtım ip gibi oluverdi.

    abimle ertesi gün gittiğimiz derste hoca çok hassas noktalara dayandı. bunlardan biri de; " dağlara çıkıpta hak aramayın, eminim bunu yapacaksınız. yoksa ünite biri tekrar anlatmak zorunda kalıcam" görüşüyle birlikte, herkesin eller silahlara dadandı. muhammed eli belinde;
    - benim abim zaten dağlarda; çoban.

    çağan durur mu?
    - benim abim de; terörist.

    temel durur mu?
    - kolbastı of' un.

    yarım yamalak türkçesiyle helga durur mu?
    - böyle almanya' da hiçbişey değil. siz de nasıl derler bilmem.

    .
    ..
    ... yediler birbirini. öğretmen seyirci kalmayı tercih etti, seyretti. çok iyi öğretmen olan türkiye, o günden sonra derse ara vermiştir. derse ne zaman devam edileceği hakkında kesin bir tarih belirlenmemiştir.

    derse ara verildikten sonra, başlayan dersin konusu yine; birinci ünite anlatılmakta. o gün bugündür ünite iki' ye geçemediler. hep birdeler.

    türkiye anlattıklarını, sürekli yanlış değerlendiren talebelerinle dolu, bir dersin öğretmeni. ****
    - ııııııh. yani; bence.

    + hmmmmm. ee; senden banane.

    sağlık olsun.
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük