hah, yazmadan yoklanmayayım bari. şair olmayan herkes yazıyorken ben neden eksik kalayım, değil mi? gerçi posta gazetesi bile kabul etmedi şiirciklerimi ama olsun, azimliyim. birgün bir neruda, bir nilgün, ah bir özge çıkmasını bekliyorum şu mal halimden.
sözlük
kendi yazdığına döktüğün silgi tozu aşkı yüceltiyorsa
tabii ki yoklamalısın dilin de dahil
kan!
bak, siyanürlü zaman içip kol saatlerinde ölmüş kalabalık
bir akrep, bir zehir, duvarda intihar etmiş yelkovan...
ıssız bir yerin (sözlük) karanlığıyım
kervanların susamadığı ve geçerken uyuyakaldığı muavinlerin.
tüm lisanlarda sadece hoşçakalı bilenlerin susup,
bir sürü merhabalı mezarların hazine sayıldığı
ve inci-tilen ruhların istiridye tenlere saklandığı.
Aklımda acı vermedikce köklerine büyüyemeyen aşklar
açtığım yaralarına bastığın tütününü ellerindeki kokusu
duman veriyorum almadığım her nefese burda, dirisizlikle gri.
koş!
bak, siyanürlü ağu içip kendi gırtlaklarında ölmüş kalabalık
dökülüyor göğe elleriyle kazdıkları mezarlarından...
ki Aynı asrın içinde asırlarca kaymış yıldızlara ait
tek dilekli ruhumu,
şimdi koysam havasız bir ten kavanozuna
çırpınmadan durur sana boyanırken dışarısı
Dişlerin geçtiği tende iz yerine ağız kalır
ağzın ki kan gelse vaftiz olur henüz doğmamış kelimeler