beklentilerimi karşılayamamış ilişki olarak tarihe geçmiştir. aslında ilişki de diyemem ya.
(bkz: eşcinselliği doyasıya yaşayamamak) adlı yazımdan sonra ismini açıklamayacağım bir yazardan mesaj aldım. bana küfürler yağdıran bir yazardı. cevap vermedim. sonra tekrar mesaj yolladı. bu kez aileme küfürler ediyordu. ''derdin ne'' diye mesaj attım. ''derdim senin gibi ahlaksızların varlığı'' dedi. peki dedim, msn adresim bu gel orada tarışalım, madem bu kadar dolusun. 5 dakika sonra ekledi beni. biraz yumuşamış gibiydi. belli ki, beklentilerinin tam aksi bir profil resmine sahiptim. ''neden böyle yazılar yazıyorsun'' dedi. ''cesur musun?' diye sordum onun sorusunu duymamış gibi yaparak. ''evet'' dedi. al o zaman, adresim. bekliyorum. ''olmaz'' dedi. ''yiyorsa sen benim evime gel''. ''adresini ver'' dedim. gene yan çizdi, ''ortak bir yerde buluşalım'' dedi. peki dedim. bağcılarda bi adres verdi. oraya gidemeyeciğimi söyledim. taksimde anlaştık. ve buluştuk. 17 yaşında, çelimsiz, kemrli bir burnu olan doğulu ve muhtemelen de yoksul bir çocuktu karşımdaki. gelmeyeceğini düşünmüştüm ama geldi. tüm cesaretiyle. arabaya bindirdim onu. söyle dedim, içinde ne kaldıysa. ''ben seni böyle beklemiodum'' dedi, elimi erkekliğine attım. ''napıyosun'' dedi sinirlice. ''numara yapma dedim, ''onca yolu konuşmak için mi geldin''. dudaklarına sarıldım, kendini çekti. dişleri sarıydı ve ağzı da kokuyordu ama umrumda bile değildi. sonra başımdan tuttu, ''yala o zaman'' dedi. ve boşaldı. sonra onu bağcılara bıraktım. şu aralar yazmıyor nedense. ve bu katıksız yaşanmış bir hikayedir. ne eksik, ne fazla.