bir ilkbahar sabahı gibiydin.
ben uyandım.seni tanıyor gibiydim senelerdir bir yakınlık hissettim.sonra tanıştık ve olayların ardı arkası kesilmedi,geceden karanlık kâbuslardaki güneş gibiydin,ısıttın içimi,kışın içilen bir sıcak çikolata gibi ilk başta içerken yanardın ama sonradan bu acıya alışırdın. Keşke çocuk kalsaydım da en büyük acım sansaydım dizlerimdeki yaraları. Konuşamamak bazen o kadar kötü bir şey ki senle, gözden uzak ama gönüle şahdamardan daha yakındın. 120 kilometre uzaktasın bana sadece. Hayattaki en derin gidilen yollar olurdu o yol, sen görülürdün ve sonra geri dönülürdü yaşadığım gri şehire. Sensizken her yer sepya,her yer gri aslında, insanlar değil hiç bir şeyin farkında ve ağzımdan çok fazla kelime dökülürdü, çölde kuraklıktan ölmek üzereyken önüme çıkan vâha gibiydin. Ama serap değildin.