şunca zamanlık ilişkimizde 2 kere görüştük. diğer tüm organizeyşınlarımız bir cenabetlik sonucu hüsranla sonuçlandı, yılmadım.
"yiğeni bi ısıram başka bi şey istimirem" dedim google translate önerdi, sineye çektim.
ankaraya her gidişimde arayıp sordum, her dönüşümde "bu sefer de görüşemedik" diyerek üzüntümü belirttim, bazen sms bile çektim.
çok sevdiği şarkıların içine röyksopp serpiştirip "bizim playlistimiz olsun" dedim, cd'ye çektim.
blog sitesi açıp zevkine sundum, "öyle lens flare kullanmakla bitmiyor bu işler, bill gates manyağı seni" dedi, arabayı otoparka çektim. ağladım, ağladım, ağladım..
tüm bunların üstüne hayatı boyunca bir kez arayıp "nettin gardaş, oralarda havalar nası, sen nassın" demişliği olmayan, incelikten ne kadar ince olduğu gözükmeyen aile adamı.
hayır half life macerasındaki hüznün devam ediyor diyeyse, yeminle bırakıcam oyunu.