benim gibi adana'yı bilmeyen bir insandır. fakat başlıkta denildiği gibi adana'da deniz yoktur. en azından merkezinde...
yıllar önce bir iş gezisi için üç arkadaş yola çıkıp aynı zamanda haftasonu memleketimizin takımının adana ile maçına girmek için adana'ya gittik. yol boyunca bir marifetmiş gibi biraları yudumlayıp kafa bulduk. gece 4-5 civarı ulaşılan şehirde in cin top oynamaktadır. bir açık dükkan önünde tavla oynayan iki kişi görülüp, "sabaha zaten bir şey kalmamış, otel parası vereceğimize deniz kenarına gidelim de arabayı parkedip biraz uyuyalım" hesabıyla deniz kenarı nerde diye sorulur.
ben-arkadaşım, deniz nerde?
bir-adana'da deniz yok kardeş. en yakın yumurtalığa gitmeniz gerek.
ben-tamam tarif etsene gidelim, yakın mı?
bir-yakın sayılır 10 dakikalık yok.
iki-yok ya uzak. 100-150 kilometre.
ben-uzakmış gitmeyelim bari.
bir-sen buna bakma kardeşim. kafamız iyi de, 60 kilometre felan 10 dakikada varırsınız.
ben-bizim de iyi. neyse sağolun iyi geceler.
olay anlaşılamamıştır. 60 kilometre bile olsa 10 dakikada nasıl varılır ve bir başka insan aranmaya başlanır. 5-10 dakika sonra yaşlı bir amca, galiba sabah namazına gitmektedir. yanına yaklaşılır.
ben-selamunaleyküm amca.
amc-aleykumselam.
ben-amca yanlış anlama da birşey soracaktım?(amca biraz tedirgin olmuştur,sakinleştirmek amaçlı)
amc-sor yeğenim.
ben-amca biz deniz'i arıyoruz da, nerde acaba?
amc-hangi deniz?(benim kafa iyidir ama cevap şaşırtıcıdır. muziplik yapacak fırsat kaçırılmaz)
ben-bizim deniz, amca buralarda oturuyor dedilerdi.
amc-oğlum şu gerideki sokağa geri dönüp gir. orda üçüncü sırada dört katlı ev var. onun üçüncü katında oturuyor.
ben-sağda mı solda mı?
amc-soldaki daire.
ben çok sağol amca. allah razı olsun.
amc-selametle yeğenim.
kendi kendime kıkırdayarak bira içmeye devam. arkadaşlardan biri uyanıp sorar.
ark- noldu lan, buldun mu denizi?
ben- he buldum a.q.
ark- ee ne duruyorsun yürüsene, uzak mıymış?
ben-yok yakınmış. arkadaki sokağın içinde dört katlı bi ev varmış, onun üçüncü katında sol dairedeymiş.
ark- neeey?
ben- yat zıbar yatacak biryer araycam.
ilerde geniş boş bir arazi görülür. hemen araziye dalınıp araba parkedilerek acilen sızılır. derin uykuda cam kırılırcasına vurulmasıyla ayağa fırlanır. diğer sığırlar uyumaktadır hala.
pol-camı aç lan.
ben-noluyor a.q.
pol-açsana lann.
ben-açıyorum abi.
pol-kaç dakkadır cama vuruyoruz niye açmıyorsun?
ben-abi yol yorgunluğu uyuyakamışım.
pol-içkili misin sen?
ben-evet abi.
pol-yolda içtin değil mi?
ben-yok arkadaşlar içti, ben buraya durunca içtim biraz, sabah güneşi vurunca da sızmışım.
polis uzun uzun kim olduğumuzu nerden geldiğimizi sorgular. neyse sonuçta güvenilir olduğumuzua kanaat getirir.
pol-burası havaalanı kenarı. burada durmanız tehlikeli, soyarlar, keserler başınıza herşey gelir.
ben-abi ne yaparlarsa yapsınlar ben razıyım. bir iki saat uyuyayım sadece..
pol-yasak kardeşim anlatamıyorum heralde.
ben-iyi de ben alkolluyum, diğerleri zaten derin sızdılar. arabayı kim kullanacak.
pol-defol lan buradan.
ben-tamam abi.
içimden küfredip yola çıkılır ve ilk sokaktan araya girilip uyumaya devam edilir. adana'da ilginç bir çok olaylar yaşanıp geri dönülür. en ilginci maçta adanalı taraftarların arasına oturup fanatik arkadaşımızın kendini ele verecek hareketleriyle oluşan göt korkusu ve arasıra kafamıza nerden geldiği belirsiz simit parçaları. birde ertesi gece sarhoş halde deniz kenarına ulaşıp leş gibi kokan denize girip ayağımıza batan kayalarla ayaklarımızın üzerinden diz üzerine düşmelerimiz. meğer girdiğimiz yer bira şişelerin kırıklarıyla doluymuş. ayağımıza batanlar kaya değil cam parçalarıymış. ayağımızın acısıyla dizlerimizin üzerine düştüğümüz için ne ayak tabanı kalmış ne diz. sarhoş ve gecenin karanlığı, nerden bilelim.